28 Şubat 2011 Pazartesi

O Adam'lar..

".....Bugün, bu ülkede ve birçok ülkede, iğreti duran, aşağılanarak bakılan, adam yerine konmayan, değersiz atfedilen, sistemler tarafından ezilmeye çalışılan “dininde diyanetinde, yolunda evinde” olan o adama “sana ne?!” demek yerine, kerhen de olsa “sen ne düşünüyorsun?” diye soruyorlarsa rahmet-i Rahman’a ulaşan Erbakan Hoca’nın büyük katkısı vardır.

Daha fazla ne yazabilirim ki?!

Bugün konuşma hakkı hiçbir siyaside ya da jakobende ya da stratejistte ya da raporlar tutanlarda değil; o adamda, adam yerine konulmayan adamda olmalı. Hani, devlet dairesine girerken, sokakta yürürken “öcü” gibi görülen adamda.

Çünkü, asıl o üzüldü bugün!"
(zeki bulduk)

Bugün gündem haklı olarak sadece Erbakan hocanın vefatıydı..birçok yazınsal ve görsel medya Erbakan Hoca'ya yer vermişti..Konuşmaya hakkı olan olmayan..ama benim içime en çok sinen yazıyı Zeki Bulduk kaleme almıştı daha dün..Bu ülkede "Erbakan" gerçeği bundan ibaretti çünkü..

Bizler yazıda geçen "O adam" değilsek bile o adam olan ailelerin çocuklarıyız 18 Eylül'de de 28 Şubat'ta da müslüman olarak yaşamanın bedelini ödeyen o adamların..Erbakan hoca'nın açmış olduğu o yoldan bugün herbirimiz yürüyoruz... müslüman olarak bir nebze daha rahatsak bu ülkede birazda onların bize bırakmadığı bedellerdendir..minnet borcumuz bu yüzdendir..

Rabbim Rahmetiyle muamele etsin
Biz Razıydık O'da razı olsun inşallah..


NüHa

26 Şubat 2011 Cumartesi

Gecenin ucunda gün aralanır..?











"Bu kente yalnızlık çöktüğü zaman
Uykusunda bir kuş ölür ecelsiz..."

24 Şubat 2011 Perşembe

'Bir yabancıdan daha yabancı yaşıyorum..'

"Dürüsüt bir insanım Milena.Esaretin izin verdiği kadar dürüst..Bir şeklimle herkese benzemeyen farklı bir yön var bende.Huzur içinde bir dakika bile çok görülmüştür bana.Her şeyi savaşarak kazanmak mecburiyetindeyim.Sadece geleceğimi değil,geçmişimi de kendim yaratmak zorundayım.Dünya sağa dönüyorsa bu ritme uymak için benim sola dönmem gerekiyor.Palto giymeye üşenirken,bu koca dünyayı sırtımda nasıl taşırım ben.

Franz Kafka "

Başkasına ait mektuplar,okundukça arka bahçeden kaçan çocukların kapıldığı hisler gibidir..dokunulmamış gizemli bir dünyaya açılan kapı gibi.. oysa varolan herşeye el değmiştir çoktan..yinede onları okumak sevimli bir aldanıştır.

Hatıratlar, günceler ve mektupları hep sevmişimdir bu yüzden.Sevdiğiniz veya beğendiğiniz birini herkesten farklı tanımak için en güzel yoldur bu.

En son Kafka'nın hayatının son iki yılında yazdığı mektupların bulunması üzerine basılan bir kitabı - ki onun mektupları meşhurdur daha önce sevgilisi Milena'ya yazdıklarının bir kısmını okumuştum- sahaflarda bulunca orda bırakamazdım tabiki:) Kalem tutarken dahi olan bir adamın hayatını okumak ve okudukça insana dair tüm tezahürleri onun üzerinde görmenin nasıl farklı bir duyguya tekabül ettiği bilmem tarif edilirmi.. :)

Bazen çok küçük ayrıntılar dahi onun ruh dünyasını tanımaya yardımcı olabiliyor..Mesela onun bu denli para sıkıntısı çektiğini hatta ailesinin gönderdiği yiyecekler ile hayatını sürdüren biri olduğunu bilmiyordum..

Yukarıdaki mektubunu Kafka sevgilisi Milena'ya yazıyor.Henüz gençlik yılları,kendini her daim eleştirmekten çekinmeyen yapısıyla bir parçada bu yüzden "Kafka" olmayı hakediyor ve tüm yazdıklarını değersiz gören bir adam olarak şu sözleri söylemekten çekinmiyor;

"Ben yalnızlığımın söz konusu belgelerini yok edecek gücü gösterememişimdir"

ve nitekim dostu Max Brod tüm yazılarını yayımlayarak Kafka'yı Alman Edebiyatına armağan ediyor..


öylesine yazdığınız yazıların ve daha kötüsü mektupların günün birinde tüm insanlığa mal olacağını hiç düşündünüzmü ?


Max Brod ruhlu dostlara sevgilerle :)


NüHa

22 Şubat 2011 Salı

Sebeb-i...

...Telif

............
Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
ve devam ediyor başkalarının hınçlarıyla
düşmanı gösteriyorlar,ona saldırıyoruz
siz gidin artık
düşman dağıldı dedikleri bir anda
anlaşılıyor
baştan beri bütün yenik düşenlerle
aynı kışlaktaymışız

incecik yas dumanı herkese ulaşıyor
sevinç günlerine hürya doluştuğumuzda
tek başınayız.

Diyorum hepimizin bir gizli adı olsa gerek
belki çocuk ve ihtiyar,belki kadın ve erkek
hepimiz,herbirimiz gizli bir isimle adaşız
yoksa şimdiye kadar hesapların tutması lâzımdı
hayatımıza kendi adımızla başlardık
bilmediğimiz bu isim,hesaptaki bu açık
belki dilimi çözer,aşkımı başlatırım
aşk yazılmamış olsa bile adımın üzerine
adımı aşkın üstüne kendim yazarım.


İsmet Özel



Fotoğrafı hatırladınız mı?
'Mutluluk' filminden bir sahne..


İsmet özel'e sevgilerle..



19 Şubat 2011 Cumartesi

Son-ra..

"kitaplar ve harfler ona çok iyi davranmıştı her zaman.Onlar sayfalarını ve evlerini sadece size açarlarken kendinizi yeterince ilk göz ağrısı olarak hissedebiliyordunuz..” *


Yazmak, bazen böyle avutuyor ellerimizi..
İlki oluyoruz kelimelerin
Gizlenmiş bir gökyüzüne ilk kez bakar gibi..
Sonra,
kalemlerini kaybeden çocukların ahı tutuyor
sonuna düşüyoruz kelimelerin
Hep bir sonra’ya muhtaç olduğumuz gibi

Sonra..


NüHa



Fotoğraf;Ara Güler..
*s.Eraslan,

16 Şubat 2011 Çarşamba

Yazıldığı Gibi Okunmuyor..



"Bir gülün açılması devrimdir..."* diye başlayan mısralardaki eylemi görmeyecek kadar uykuda geçirdiğimiz bir zaman diliminden sonra İslam topraklarındaki sessizliğin bozulmasını heyecan ile izlerken Yusuf Kaplan ve Dücane gibi üstadların sözlerine kulaklarımı tıkamak istiyorum mümkün olmadığını bile bile.. Hakikatin çarpıcılığı ve avamın sloganik heyecanları arasında sıkışıp kalmış gibi hissediyorum her seferinde..



Bir yanda Hakan Albayrak'ın "Allahuekber! Firavun devrildi" nidaları, bir yanda Yusuf hocanın "Devrim değil evrim" bildirileri...
Evet yanıbaşımızda bir tarih yazılıyor ama biz bu tarihin neresindeyiz yada neresinde durmalıyıza dair hiçbir fikrimiz yok..Çözümlemenin bu kadar zor ve meselelerin birbirine bu denli girift olduğu bir çağda yaşamak eğer "iman" gibi bir iddiaya sahip değilse insanı karamsarlıktan,umutsuzluktan başka birşeye sürüklemez..



ve bütün bu olanlar üzerine anladım ki; tarih yazıldığı gibi okunmuyor...yazılırken okunmuyor..



Kalbim Mısır'ın Tunus'un ve diğer diktatörlük rejimi altında inleyen coğrafyaların kıyamlarını izlemek istiyor ve gördüğü her başkaldırıya bu devrimdir demek istiyor.. ama birileri hakikate dair birşeyler söylediğinde herkes gibi benimde canım sıkılıyor..
Biliyorum onlar üzerlerine düşeni söylemek zorunda "rahatsız etmek"onların görevi ve bu sebeple iyiki varlar.. fakat bende elimden gelenin en iyisi olan duayı etmek zorundayım..

İsteğim büyük biliyorum fakat istediğim Rab daha büyük...



"İnsanı düşünceleri değil duyguları ele verir" diyorya Dücane
Olursam bir gün duygularımın kurbanı olacağımdır bende ..

:)
NüHa

*Hilmi Yavuz

13 Şubat 2011 Pazar

.



"Yazmamanında bir iş olduğunu bilmiyordum.
Şu anda ne kadar zor bir iş olduğunu anlıyorum..
Üç dört gündür sürekli bir an ara vermeden,istirahat etmeden yazmıyorum..."

Ali Şeriati
....

10 Şubat 2011 Perşembe

"Siz Beni Ne Anlarsınız Siz!.."



Bir tüfeğin burnu havadadır,
ateş almak üzeredir mermisiz.
Ben bir küçük kızım,ben bir deli kızım
Siz beni ne anlarsınız siz!
Bir tüfek ateş almak üzeredir mermisiz...

/............./


Ben bir şarkıyım, ben bir tüyüm;
Ben Meryem’in yanağındaki tüyüm.
Beni bir azizin nefesi uçurur,
Kalbimde Allah’ın elleri durur
.
Cici ayaklarım iplikle bağlı,
Ben onun sılası, kendimin gurbetiyim;

Ben bir azizin hasreti,
Ben Meryem’in yanağındaki tüyüm.




Benim gözlerim yeşildir,evet evet,onun gözleri kara;
Ben günah kadar beyazım,o tövbe kadar kara...


Sezai Karakoç
(Pişmanlık ve çileler)








Ben Meryem'in yanağındaki tüyüm...

5 Şubat 2011 Cumartesi

Rengi Fatıma Olan'a..







Adı Fatıma örtüsü kırmızı gözleri çöl ...

Sevgilinin yokluğunu iliklerimize kadar hissettiğimiz,güneşin göğü aydınlatmaktan çok yakmak için doğduğu bir günde, seyre dalmışken Yesrib'i yanıma küçük bir çöl çiçeğini andıran bir kız çocuğu usulca yaklaştı..


Gözlerinde çölün barındırdığı bütün yoklukla ,kalbin ritimlerini altüst eden bir masumiyeti uzatırcasına uzattı ellerindeki incileri ..
Onu incitmemek adına baştan aşağı şefkat kesilmiş gözlerimle eğildim ve
adını sordum ilk, örtüsünün rengine bandırılmış bir adı taşıdığını bile bile..
kalbimin lisanını ortadan ikiye bölen sesiyle cevap verdi;

"Fatıma"dedi..
Ekledim "Çöl gülü Fatıma"..

Sting "desert rose"u söylerken seni görse nutku tutulurdu oysa..

Yalnız oluşuna telaşlanmıştım annesini sordum..güldü fatıma..
Ben çölün cahili nereden bilirdim, Medine'nin arka sokaklarında kapılar çöle açılır ve çöl "Muhhamed'in kızıda olsan " yalnız aşılır..


Fatıma! diyebilseydim... annenden bir miras gibi sana kalan masumiyetini dünyanın bütün hazinelerini teklif etseler dahi verme..
Peygamberin Muhammed, Fatıması'na ve yeryüzündeki bütün Fatımalarına kelimeler bıraktı..bizim kelimelerimiz var tükendiğimiz yerde..yorulduysan aç avucunu..
Allah büyüktür Fatıma..

Onlar hiç bilmeyecekler gözlerinin bana sunduklarını

çölde gül açmaz sananlar nereden bilsin adını

Oysa, çöl gülün rengidir ve

sabır senin rengin

Fatıma..


Diyebilseydim...


NüHa

Fotoğraf:Küba mescidi civarı/medine

4 Şubat 2011 Cuma

Tahrir'e giden yol..

"Konfiçyüs Thai Dağı'nın eteklerinde gezinirken ağlayan bir kadın görür.Öğrencilerinden Tze-Lu,kadının yanına giderek neden ağladığını sorar.
Kadın;"Çok acı çekiyorum.Bu çevrede bir kaplan var,önce kaynatamı parçalayıp yedi.Sonra kocamı,şimdi de oğlumu öldürdü" der.

Konfiçyüs söze karışır ve "Öyleyse niçin başka bir yere gitmiyorsun?"diye sorar.
Kadın şu ilginç yanıtı verir;"Çünkü burada insanlara baskı yapan bir Devlet yok!"
O zaman bilge Konfiçyüs öğrencilerine şunları söyler;
"Kadıncağız haklı çocuklarım.Baskı yapan devletler kaplandan daha korkunçtur,bunu hiç unutmayınız!!"

Bugün Mısır'ın soylu direnişçilerinin Tahrir Meydanında atacağı son ve en kuvvetli çığlığın günü..

Duamız odur ki yalnız Hüsnü Mübarek(!) değil onunla birlikte 30'u aşkın yıldır devam eden bu lanet rejimde yerle bir olsun..İstiyoruz ki kuklaları ellerinde tutanlar da kahrolsun.

Kim Dünyaya hakim olmak istemişte gözünü önce Mısır'a dikmemiş..Rabbim Mısır'ı bu ümmete bağışlasın...Müslüman kardeşler(ihvan-ı Müslimin)'in ve soylu mısır halkının direnişi kutlu olsun.

"Velhasıl onlar vurdu biz büyüdük kardeşim" *



NüHa

*Ece Ayhan






3 Şubat 2011 Perşembe

Neden İkinci Yeni?


Eşdeğeriyle yan yana yürürken
Cehennem sokağında birey olmak,
Ve en inceldikten sonra
İlkel sözcüklerle konuşmak seninle.

Saat beş nalburları pencerelerden
Madeni paralar gösteriyorlar,
Yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık,
Bir ovanın düz oluşu gibi bir şey.

Hiç bir şeyim yok akıp giden sokaktan başka
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Cemal Süreyya


Birkaç gündür İkinci yeni* şiirlerini özlediğimi farkettim...Cemal Süreyya'ya kısmetmiş işaretlenmek..
İkinci Yeni'yi neden sever insan bunca yokluklarının içinde? ..
"Edep" diye ummayacağım bir karşılık buldum kendimce..belki bu konuda Nisa'm daha fazla söz söyleme hakkına sahiptir -ki ikinci yeni birazda o'dur bende- ben sadece öznel birazda duygusal bir düşünmeye tabi tuttum..


Üstü kapalı olan her zaman bir edebi çağrıştırır insanlara her ne kadar her üstü kapalı olan edepli olmasada?
ve edebiyat birazda bundan dolayı edebiyat değilmidir...

Herşeyin göz önünde olup bittiği gizli ve sır olanın içimizde barınmadığı, bir insanın eşine olan sevgisini (!) dahi sosyal paylaşım sitelerinde yazabilecek kadar mahremini yitirdiği modern zamanlarda tüm kapalılıklarına ve imgelerine rağmen,ikinci yeniyi sevmeli insan..

Sözü ağızlarında eveleyip gevelemeleri belkide düşüncenin eline ekmek değil gidecek yollar vermelerindendir..


İçi boşalmış sözler ve kavramlarla katliama uğrattığımız edebiyatın ikinci yenisi bende bu yüzden karşılığını buluyor sanırım..


Hem ne diyordu Dücane;

"Herkesin anlayacağı sözler söylemek herkesleşmektir..."

(:
"Keşke yalnız bunun için sevsevdim seni"



NüHa


*Edebiyat akımı (bknz.vikipedia)