31 Mart 2012 Cumartesi

Kıyamadım Bilmeye...




Bir ölüm kalmış özü sözü bir
buna kırılmak denir..
(kırgın'dan)

geçerken dünyanın bir kenarından
Bişey gördüm de
Çok güzeldi, kıyamadım bilmeye...
(yetim'den)

Ne kötü bulamamak
yaşayacak birşey
(çalışan kesim'den)

Çıkmazdım hiç aşkın sözünden
şehre gelmeden...
(yerleşik hayat'tan)

Ağır misafir gibiydik gençken
Dünyaya bakınca dalgalandı içimiz
Şimdi böyle değil; suratsız günler..
Ne olacak halimiz
(dönüş hazırlığı'ndan)

Bir yerden geliyoruz;
Üzülmekten....
(neşide kadın'dan)

Sadece birini okudum ama
Dört kitapta yeri var;insan ölümlü.

Ey Ölüm lafını unutma
(üç saniye koridoru'ndan)
İbrahim Tenekeci

Bakmayın böyle bilirkişi gibi seçtiğime
anlamadan da sevmektir şiir, öğrendim..
Şairin dediği gibi "kıyamadım bilmeye"
Çünkü bilseydim, benim olurdu artık.. benim izin verdiğim kadarını anlatabilirdi bana.. susardı.. sustururdu onu aklım..
Oysa öylemidir bilgisine dokunamadığımız şiir..binbir yankıyla girer gönle..Her açtığında duvağını başka bir dizinde ağlatır seni..
İnsan bildiklerine değil bilmediklerine de şükretse diyorum..
Yoksa masumiyetin varlığına nasıl inanabilirdik..




Bu aralar İsmet Özel molalarımı İbrahim Tenekeci şiirleriyle dolduruyorum
yakın zamanda aramıza teşrif etmesini ve bize niçin "İsmet Özel olmak için yola çıktığını"ve sonra nasıl İbrahim Tenekeci olduğunu anlatmasını diliyorum..

NüHa

19 Mart 2012 Pazartesi

11 Mart 2012 :)


Takip edenlerimiz bilir
Nisam'ın nam-ı diğer Yeritimli karanfilin bebeği dünyaya geldi geçtiğimiz hafta..
Onun artık "anne" oluşu, yeryüzünde Rabbimizin kadınlara verdiği bu en özel
duyguları tecrübe ediyor oluşu bambaşka anlamlar açtı gönlüme..
"Nereden nereye"diye bir nostalji yapmak gerekseydi gözyaşlarımızı yegane tutamadığımız bir an olurdu bu güzel haber.. :)

Burada şahsi yaşantılarımızdan ne kadar bahsetmesekte, mekanik bir şekilde yaşamıyoruz elbette..
Bloga yazı yazmak haricinde hayata dokunmaktan,tozuna toprağına bulanmaktan her daim nasibdarız.. :)

Her insan kendi tarihini bilmek zorundadır diyordu İsmet Özel..
Bizler doğduğumuz zaman diliminden bağımsız düşünemiyor ve yaşayamıyoruz çünkü..
Ne yazık ki "ben doğarken dünyada neler olup bitiyordu ve yeryüzüne nasıl bir zamanda geldim"
konusunda bir fikrimiz olmadan yaşayıp gidenlerden olduğumuz vakit,
anlamsız ve amaçsız bir neslin de temellerini atmış olduk..

Bu su götürmez gerçeklik böylesine yüzümüze çarpıyorken,
Bir gün kendi tarihini öğrenmek istediğinde bir çocuk gittiği ilk adreslerden kendine yön bulsun istedim..

NüHa teyzesinden bir iz de burada olsun istedim.. :)
Hoşgeldin Nisamın minik yavsuru ..
Sen geldiğinde biz,işte tam buradan bakıyorduk hayata...

NüHa

13 Mart 2012 Salı

Keşmekeş

İçimize gömülerek yaşamayı öğreniyoruz hergün yakalanması mümkün olmayan tiktaklar arasında
Kimsenin bilmediği cümlelerimizle "kim ise" ye dönüştürüp benliğimizi
ölmeyi umud ediyoruz
....
yaşamak , ölmeyi seçenek kılacak kadar güçlü değil oysa
....


NüHa

3 Mart 2012 Cumartesi

Düşünce Düşlenir*





Sürekli bir Ayakta Kalışı Kutsayanlara İthaf Olunur...

"....Düşünce ise canı yanar insanın. Yürüyebilmek rutinken, rutini bozulur. Bir uyumsuzluk halidir aynı zamanda düşmek. Rutinden mahrumiyetin adıdır; rutin diye ne varsa hayatta. Hastalık, bir sağlıklı olma rutininin bozulmasıdır mesela. Ve vücudunun farkındalığı için yegane fırsattır. Mahrumiyetler düşme halleriyse hayatta, düşünmek için de fırsatlardır. Düşmeden, ayağımız taşa değmeden düşünmeyeceğizdir. Düşünmek bir tasalanma hali, bir mahrumiyetin giderilmesi çabası ise eğer, mahrumiyetler nimettir. En büyük düşüşümüz (hubut) cennettendir diye iman ediyoruz madem, rutinin orası olduğunu ve dünyada arızî bir hal yaşadığımızı söyleyebiliriz. Düşünerek hayatımızın aslına rûcu etmesine çalışıyoruz bir nevi... "

İzzet Semra Bilici



 
*Dücane Cündioğlu(bknz Düşünce Düşlenir Kitabı)
**Malcolm(Malik el-Şahbaz)u Rahmetle anıyoruz..
Onlar düşmeseydi, düşmeyi dahi öğrenemeyecektik..