30 Ekim 2009 Cuma

Başlıca İşi Düşünmek Olan..



Kopacaksın adsız ve ruhsuz kalabalıktan... ufuksuz iştahlarıyla yavan ve kendini beğenmiş insanlardan uzaklaş... yalnızlık mana dünyası fatihlerinin ortak kaderi...başkaları ne düşünür aldırma... Tanrı ne düşünüyor ona bak...


Ormanı görmedin... ağacı görmedin... rüzgarın önüne savurduğu birkaç kuru yaprağı insan zekasının bütünü sanıyorsun...


Çağdaş avrupalı, ya ümitsizlik, ya iman ediyor. Başka yol yok. Zavallı büyücü çırağı, uyanışın biraz geç olmadı mı?


Her aydınlığı yangın sanıp söndürmeye koşan zavallı insanlarım: Karanlığa o kadar alışmışsınız ki yıldızlar bile rahatsız ediyor sizi! Düşüncenin kuduz köpek gibi kovalandığı bu ülkede, düşünce adamı nasıl çıkar?


Tabular tabular.. Her adımda şuura dur emrini veren bir jandarma neferi. Her kapının arkasında, elinde bıçak, bekleyen bir harem ağası. Düşünme! Düşüneni iftiranın ve sefaletin lağımında boğduktan sonra ellerimizi yıkayıp, "efendim bizde filozof yetişmiyor" diye ah-u vahlar..


İnsanlar deli olmakta çok haklıdırlar... mesela Sokrates günün birinde akıllı olmaya kalktı baldıran zehrini içmeye mecbur bırakıldı...

Cemil MERİÇ
Yoğun gündemlerin altında ezilirken
bugün işaret koydum zaman'a başlıca işi düşünmek olan Üstad Meriç'le..
Ne tuhaftır ki kendisi âmâ olan biri
düşünceye susuz akılların gören gözü olabiliyor.
Üstad'ın ismini nerde ve ne zaman duysam düşünce nimetine şükreder gibi zihnimin kıvılcımları artar..
Üstad'ı Rahmetle anıyor
İnsana akletme yeteneği veren Rabbe şükrediyorum..
NüHa

25 Ekim 2009 Pazar

Endülüs'e Ağlarken..

"Anlıyormusun diye sormuyorum çünkü ağlıyorsun"

Hiçbir ölümün arkasından Endülüs'e döküldüğü kadar gözyaşı dökülmemiştir diyor bir şair..

Çünkü anlayanlar kıymet bilir ve anlayanlar ancak ağlayabilir..

Endülüs'e Ağlamak duası ile..

NüHa

Bir Rüyadır ENDÜLÜS

*


"Endülüs Öyle bir Rüyadır ki Biz Bu Rüyayı Görmek İçin Bin Hakikati Veririz" **





Portakal yerken aklınıza ahlar vahlar çektiren bir tarihin geldiği oldumu hiç..


Veya bir ekmeğin arasına iki zeytin sıkıştırırken..




Benimde olmuyordu daha ENDÜLÜS'Ü tanımazken..


Omuzlarımızda 800 yıllık bir medeniyetin mirasının yükünü hissetmiyorsak,tarihlerin şahit olduğu yiğitlere biz kendimizi şahit tutamıyorsak ve hala Avrupanın tek sahibi olarak batılıları görüyorsak.. omuzlarımızın böyle düşük olmasının sebebini uzaklarda aramaya lüzum yok..

Afrika Fatihi Ukbe Bin Nafi;
Afrikayı fethettiğinde önüne çıkan okyanusa bakıp şöyle diyecektir :

"Ya Rabb önüme şu uçsuz bucaksız derya çıkmasaydı adını daha ötelere taşırdım"
Ukbe'nin kabul olan duasıdır Endülüs..
Çünkü Rabb iki yiğit kardeşinin eliyle deryaları aşıp bugün hayalini bile kuramadığımız avrupanın ortasına taşıyacaktır İslam ordularını..


Biri savaş esirin oğlu olan Musa Bin Nusayr diğeri onun azadlısı Tarık Bin Ziyad
Sizede garip gelmedimi bu iki isim ?
Avrupada katı bir kast sistemi varken kölelerin hiçbir hakkı dahi söz konusu değilken Allah fethi işte bu azadlı iki esirle gerçekleştirmişti.



Böyle bir medeniyetti bizimkisi esirlerden dahi fatihler çıkaran çünkü insan olmak ve islam olmak geçerliydi bizde bir zamanlar..
Ve bu komutanlar fethi gerçekleştirdikten sonra Şam’a halifenin yanına döneceklerdi.
Çünkü; kaygıları işgal etmek,toprak çoğaltmak saltanat kurmak değil FETİH yapmak, İslam ile İnsan arasındaki engelleri kaldırmak idi..

Hicri 91 Miladi 711 Endülüs Fethediliyor

Sebte,Kurtuba,vadi lekke,tuleytula..

Kimse zorlanmıyor İslam'a, kimsenin elinden alınmıyor evi barkı,kimsenin ırzına geçilmiyor,aşağılama yok..kınama yok..
Cami yaptırmak için pazarlığa girişiliyor kimi zaman gayri müslim biriyle ve her iki tarafında razı olduğu şekilde bitiyor pazarlık..Ve onlar yani Hristiyanlar tıpkı bu adalete şahit olanlar gibi "Vallahi yerler ve gökler bu adalet sayesinde ayakta duruyor" diyorlar..

Tam 800 yıl Avrupa'ya medeniyet taşıyoruz..

Bugün dünyada ilk üniversite kabul edilen Oxford 1215 yılında kuruluyor
Endülüs'e açılan üniversitenin tarihi..750 :) gülümsetiyor değilmi..

Yalnızca Kurtuba'da 28 üniversite açtırıyor Ömer İbn-i Abdülaziz..

Başkent Kurtuba'ya dünyanın incisi gözüyle bakılıyor
Dünya diplomasisinin merkezi oluyor..

~~ Portakal demiştik..Evet botanikte ilk defa aşılamayla yeni meyve üretiliyor..Portakal,greyfurd,limon yalnızca birkaçı..

~~ Avrupa zeytinle tanışıyor çünkü imalatı endülüs yapıyor..
~~ Ziraat tarihini ilk endülüslü bir bilgin yazıyor
~~Yine botanik ansiklopedisini Endülüslü bir alim olan İbnül Baytaryazıyor
~~Türkçe'nin en çaplı 3 eserini yazan yine bir Endülüslü
~~Ziryab..Endülüslü bir müzik dahisi 1o bin eseri beste ve güftesiyle icra ediyor ve ud'a 4. teli ekliyor..
Kurtubiler,ibni rüşdler,ibni cebirler.. Endülüs'ün bağrından çıkan daha nice alimler.


Bu yapılanların ise yalnızca Endülüs Devletinin son zamanlarında olması daha şaşırtıcı
ya öncesi diye soruyor insan..
Sonu buysa başı nedir diyor..

Batılı düşünürlerin bugün ortak kanısı "Endülüs olamasaydı batı rönesansı gerçekleştiremezdi"..


Nietzsche diyecektirki: "Hristiyanlığın en büyük cinayeti Endülüs'e son vermesidir"

Tam 800 yıl ayakta kalan bir medeniyetin dağılması yine çapsız,liyakatsız yöneticiler ve kardeş kavgalarının nihai sonucu oluyor..
Arap müslümanlar Afrikalı müslümanları katlediyor fitnetül kübra dedikleri büyük fitne boy gösteriyor..
Sebebimi?
hiç yabancı gelmeyecek size
mezheblerinin ihtilafları ve kendi mezhepli olmak yerine mezhepçi oluşları..

Ve düşman boşluktan yararlanarak endülüs’ün şehirlerini bir bir düşürüyor
Ve Endülüs'ün ikinci başkenti Tuleytula düşüyor



Yalnız tuletulayla birlikte 4 bin cami 600 hamam düşüyor..
ve ardından diğer şehirleri bir bir gidiyor..


Avrupalılar bugün Endülüs'ün izini kazımakla bitiremiyor
Bir zamanlar 32 bin kişiyle namaz kılınan camilerimizde bugün bir rekat namaz kılmanız dahi zor..



Endülüs'ü dinlerken gözlerimiz dolu dolu dinlemiştik..
Ümmetin hayal kurmayı bile unutan gençlerine belkide Endülüs şöyle diyordu: "Başkalarının hayallerinin tükendiği yerde bizim hakikatimiz başlar"...

Hayallerinizi ve umutlarınızı diri tutun diyordu
Tarık bin Ziyad Endülüs'ü fethetmeden Fatih Sultan İstanbul'u almadan hayallerini kurmuşlardı..Bizim hayallerimize ne oldu da bugün yarının hayalini bile kuramaz olduk..

Ve ben kendimle birlikte herkese soruyorum müslümanım deyip özgürlüğe teslim olanların sesinin böyle kısık çıkmasının sebebini..en çok onlar karşısında azametli olmamız gerekirken omurgalarımızın böylesine eğikliğini..

Bugün iki adım ötemizdeki yüreğin fethine dahi elimiz yetmezken insanlık adına İslam adına cilt cilt eserler şöyle dursun hanlar hamamlar şöyle dursun bir çöpü dahi yerinden oynatmak zor geliyorken.. bizde olmayıp da onlarda olan ne idi ki kilometrelerce uzaklara gözlerini dikmişler ve Ya Rabbi senin adını oraya taşımak istiyoruz diye dualarını davaları edinmişlerdi ?

Bize ne oldu da?..




NüHa
* El Hamra Sarayı
**M.İslamoğlu

21 Ekim 2009 Çarşamba

Teşhisi Olmayan

**
Uzaklıkta duyulmayan seslerin umuduyla avunur insan
Yakınlıkta duyulan seslerin umursuzluğuyla yıkılır..

Kimse elinin altındakinin uzaklığını hayal etmez
hayali olmayanın kıymeti olsada görülmez
Kıymetsiz bir el altı olmanın korkusu
Panik atak teşhisinden beterdir bilinmez..
NüHa
**fotoğraf:Ara Güler

19 Ekim 2009 Pazartesi

SEYYİD EBUL ALÂ MEVDUDİ


İz Bırakanlar unutulmaz..

Adanmış bir hayatın sahibi Ebu'l A'la Mevdudi..

Hayatıyla beni derinden etkileyen yaşadığı çağa ve sonrasına büyük izler bırakmış bir alim,bir düşünür, bir gazeteci, bir Müslüman..

Önderlik sorunu çektiğimiz ümmet için ümm olma adaylarının yokluğundan bahsetmiştim bu bölümü açarken.
Allah' a "adanmanın ve adamanın" artık harcamak ve harcanmak olarak algılandığı günümüzde, birde adananlara dil uzatanların kendi içimizden olması "Sevgisizliğimizin" tarifinden başka birşey değildir..

Mevdudi'de bu sevgisizlerin kurbanlarından yalnızca bir tanesidir..

"Allah'a adanmak bir hak ediştir,bir liyakat işidir..Ve O'nun temiz yoluna ancak temizler adar ,temizler adanır!.." *

Hayatı

Ebu'l A'la Mevdudi 25 Eylül 1903'te Hindistan'ın Haydarabad şehrinde dünyaya gelmiştir.Anne tarafı Türk Baba tarafından seyyid olan Babası Avukat idi.Dedeleri ise çiştiyye Tarikatının kurucularındandır.
Mevdudi İngiliz eğitim sisteminden etkilenmemek için özel hocalar tarafından okutuldu.

Hem geleneksel hem modern eğitim kurumlarında aldığı eğitim sayesinde her iki kesimide yakından tanıma imkanına sahip oldu.
Bu iki sistem arasında kendine orta bir yol çizdi..

Babasının vefatı üzerine çalışma hayatına atılan Mevdudi 17 yaşında Hindler tarafından sevilerek okunan 'El Cemiad' gazetesinin yazı işleri müdürü oldu.Kaleme aldığı yazılarda Osmanlı'yı savunur meydanlarda güçlü hitabetiyle konuşmalar yapardı..

17 yaşında kaleme aldığı "İslam'da Savaş Hukuku" adlı kitap Mevdudi'nin ilk kitabıdır.Muhammed İkbal bu kitabın herkes tarafından okunmasına salık vermiştir.

Günümüze kadar devam eden Tercüman'ül Kur'an adlı dergiyi çıkaran Mevdudi dergi hakkında şunları söyleyecektir:

"1932'de Haydarabad'da Tercümanü'l Kur'an'ı yayımlamaya başladığımda, kafamdaki plan ilk önce Müslüman aydınları yakalayan Batı kültürü ve fikriyatının zincirini kırmak ve İslam'ın, Batı kültürünün onlara sunacağından çok daha üstün bir medeni hayata, hukuka, kültüre, siyasi ve ekonomik sisteme, felsefeyi ve eğitim sistemine sahip olduğu fikrini aşılamaktı. Kültür ve medeniyet konusunda başkalarından ödünç almaları gerektiği nosyonundan kurtulmalarını istiyordum. İslami sistemin dünyadaki herhangi bir sistemden daha üstün olduğuna onları ikna etmek istedim ve ayrıca onları korkutan Batı sisteminin, zayıflıklarını ve kusurlarını bilmelerini arzuladım."


Pakistan'ın kuruluşundan sonra çok genç yaşına rağmen "Cemaati İslami"hakereketinin lideri oldu. Pakistan anayasasının islamı esaslara dayanması ve hayatın her alanında islami hükümlerin olması gerektiğini savunarak il il gezmiş ve bozgunculuk çıkardığı iddiasından ötürü hapse mahkum edilmişti.
Mücadelesinden dolayı hakkında idam kararı dahi çıkan mevdudi bu karar için şu sözlerleri sarfedecektir: "Eger bu, Allah'in bir iradesiyse büyük bir mutlulukla karsiliyorum. Bu bizim kavusmayi ârzuladigimiz sehadettir. Ölüm su anda benim için yazilmamis ise hiç endise etmiyorum. Çünkü onlarin bu gayretleri beni hiç ilgilendirmiyor. Onlar bana en küçük bir zarar dahi veremezler."
...

Geleneksel ulema tarafından eleştirilen Mevdudi'nin eleştirilme sebeplerinin başında O'nun gazeteci olduğu ve alim olmadığı gelmektedir.Oysa ki Mevdudi dönemin ünlü alimlerdinden icazet almıştır..Bu konuda ona günümüzde de iftira atılmaktadır.
Allah onları Affetsin..

Bugün yaygın anlamlarıyla bildiğimiz tarikatlara karşıdır.Ancak temel anlamda tasavvufa karşı değildir kendiside tasavvufun içinden gelmektedir.Karşı olduğu hususlar ise Tasavvuftaki zühd,takva ve ihsan kurumlarına bidatler karıştırılması ve eklenmesidir. Kur'an'a ve sünnete aykırı olan tasavvuftaki hurafelerin ayıklanmasını istemektedir.

Çağında yaşayan birçok alim ile mektuplaşmaları olmuştur. Seyyid Kutub,Meryem cemile,Humeyni bunlardandır.
Mevdudi İran İslam İnkılabını desteklediği için hapse atılmış ve cemaati islami yasaklanmıştır..
Seyyid Kutub Mevdudi' nin "Kur'anda Dört Terim" kitabından etkilenmiştir. Mevdudi ise Kutub'un "Yoldaki İşaretler" adlı kitabını okuyunca "Bu kitap sanki benim kalemimden" çıkmış diyecektir..
Seyyid Kutub'un idam edildiği gün Mevdudi kitap okumaktayken boğulduğunu hisseder ve Kutub'un idam haberini duyunca
"Yaşadığım olay bundandır ve bende bugün idam edildim" der..

Hayatını İslam mücadelesine adayan Mevdudi hatadan beri olmayan bir kuldur elbette fakat günümüzdeki onun aleyhine yapılan büyük eleştirileri,iftiraları asla haketmemektedir..Her daim Kur'an ve sünnet üzere bir hayatın savunucusu olmuştur.O'nun fikirleri biz müslüman gençlere ve müslümanlığını genç tutanlara ışık olmaktadır..

Batı'nın hala hazmedemediği Mevdudi ve Seyyid Kutub 12 eylül olaylarının fikri sorumluluları olarak görülmektedir.
Oysaki Mevdudi'nin şu sözleri onu ve davasını anlamaya yetmektedir:

"Ey gençler! Size nasihatim gelecek asrı İslam asrı kılmanızdır. Çünkü Batı medeniyeti çöküşün eşiğindedir. Komünizm de Kapitalizm de peyderpey çökecektir. Bu çöküşlerden sonra dünyada bir boşluk meydana gelecektir. Bu boşluğu da İslam'dan başka bir güç dolduramayacaktır. Size tavsiyem "Sabır ve metanetle" bu boşluğu doldurmak için mücahede ediniz. Sakın birilerinin akıllarına uyup gizli örgütleşmelerin içine girmeyin, silaha ve şiddete ise asla başvurmayın. Çünkü bu aceleciliktir ve İslam'da aceleciliğin yeri yoktur. Bu boşluğu İslam'ın doldurmasını istemeyenler de sizi buna teşvik edebilir. Şunu bilin acelecilik beraberinde kötü görüntüler getirir. O halde ey gençler! Doğru İnkilab Hz. Peygamber döneminde olmuştur ve gelecekte yine bu yolu izleyenlerin eliyle olacaktır."


Davası duası olan, bu güzel şahsiyyetlerin değerini bilmek mücadelesini anlamak onlara iftira edenlerin güttüğü koyunlardan olmamak duası ile..

Radiyallahu Teâle Anhum Ecmain.

"Ya Adayan ol Hanne gibi
Ya adanan ol Meryem gibi
Ya da adananlara bahçıvan ol Zekeriyya gibi
Sakın dördüncüsü olma Helak Olursun! " *

NüHa
*M.islamoğlu

12 Ekim 2009 Pazartesi

Acılarımada Kardeş Olurmusun?


Sıcak ilişkiler adına davet alıyorum
Biraz kan ve ilik hızlandırıcı olarak
Kardeşim dedim Acılarıma da kardeş olur musun
Baltasını havaya kaldırdı
Yükselemezdi daha
Söyledim
- Haydi acılar haydi az daha
Dedim kardeşim Omuz başlarımdaki şu yara
Ormanların serin gölgesindeki papatya değil
Arif bir bilinçle yürürken oldu
Yüce buyrukla

Aaah
Bu kadınlar kirletmiş
Başları kara geceler içinde yolunarak
Zindanlar nasıl dayanıyor katran duvarlar
Gebe karınların zonkuna
Kardeşim dedim
Sıcak ilişkilir
İşte çagrıyla çatlayan damar
Gövde sinir urganları kaçı olarak
Bir göz yaşı gibi
Sarktı dolandı kalpağrısına leylaklar

Cahit ZARİFOĞLU
Yukarıdaki resmi görmeyenimiz kaldımı bilmiyorum
İsrailin son Gazze katliamından sadece bir kare..
Ümmetin, derdi miras alan ve derdini davası edinen yetimleri..
Üstadın bu şiiri "Kur'ani Hayat" dergisinin "Nifaka Karşı İnfak" konulu sayısında yayımlanmıştı.Kardeşlik infak ile ayakta tutulur vurgusu yapılmıştı belkide..
Evet kardeşlik için tamda infaktı onların yaptıkları..
"Omuzlarındaki yarayı Arif bir bilinçle taşıyan" ve Canından infak eden kardeşlerimizin resmini tefsir etmem istense belkide üstadın bu şiirini okurdum sadece..
Üstad'a Rahmet, Mescid-i Aksa'daki kardeşlerimize selam ile..
NüHa

11 Ekim 2009 Pazar

METALLİCA



Metallica dinliyorum ama insani şekilde :)
İnsani ifadesini kullandım az çok bilirsiniz metal müzik dinleyenlerin kılıklarını :)
Aslında geçen seneden beri metallica'yı dinliyorum "And nothing else matters" sözünü duymamla başladı herşey :) öncesinde metal şöyle dursun rock müzik bile ruhumu çok hırpalıyordu..Sesler acımasız çıkıyordu sanki ama şarkıların anlamları hiçte sesleri kadar acımasız değildi..Üstelik konuları birçoklarından daha insani olabiliyordu.. bunun farkına geç vardım,önyargılarım sağolsun :)
Neyse Metallica'ya dönmek gerekirse grup en iyi metal müzik gruplarından biri.
Korkmayın dinleyince türklükten falan afaroz olmuyorsunuz :)
Güzel sözlerin kime ne zararı olduğu konusunda hala bir fikrim olmamakla birlikte;
Metallica'yı dinliyor sözlerini okuyor, düşünüyor, Bazende benim yerimede bağırabilirsiniz diyorum :) ...
Unutmadan; "The Unforgiven'i" ve" nothing else matters 'i "mutlaka dinleyin metallica'yı sevmesenizde :)
NüHa



7 Ekim 2009 Çarşamba

Balkon..



Çocuk düşerse ölür çünkü balkon
Ölümün cesur körfezidir evlerde
Yüzünde son gülümseme kaybolurken çocukların
Anneler anneler elleri balkonların demirinde


İçimde ve evlerde balkon
Bir tabut kadar yer tutar
Çamaşırlarınızı asarsınız hazır kefen
Şezlongunuza uzanın ölü


Gelecek zamanlarda
Ölüleri balkonlara gömecekler
İnsan rahat etmeyecek
Öldükten sonra da


Bana sormayın böyle nereye
Koşa koşa gidiyorum
Alnından öpmeye gidiyorum
Evleri balkonsuz yapan mimarları

Sezai KARAKOÇ


Bugün içimdeki balkonlara işaret koydum..
Sezai Abi'yi anıp duruyorduk ne zamandır 'hızırla 40 saat' şiirini okurken "balkon" u görünce içimde o yaramaz çocuk balkona tırmanmak istedi sanırım :)


Üstteki resimdeki balkonda Nisa'mın şairinin "masa"sına benziyor :)) çok sevdim çok...


1 Ekim 2009 Perşembe

Diyarbarkır'da Bir Ceylan Daha Vuruldu..



Bu ülke daha kaç Ceylan'ını kurşunların önüne atacak!
Daha kaç kurşun Ceylan'ların bedenlerini parçalayacak!

Yer,Diyarbakır/Lice
Havan merimisinin parçaladığı beden
evinden az önce "annesinden makarna pişirmesini isteyerek çıkan 14 yaşında bir Ceylan"

O'da bizim gibi bu ülkede doğan,her türlü yaşama hakkına ve özgürlüklerine sahip çocuklardan biriydi..

O'nun tek suçu(!) bu ülkenin doğusunda yaşamakmıydı? bu yüzden mi cenazesine bir tek devlet yetkilisi bile gelmemişti.
O'nun tek suçu Diyarbakırda çocuk olmakmıydı?
Bu yüzden mi O'nun canı oraya 'can güvenliğini' bahane ederek gitmeyen Savcıdan daha değersizdi!

Hangi annenin yüreği evladının parçalarını eteğinde toplayıp taşımaya dayanır.Bunun izahını kim yapabilir şimdi o anneye,evladını kim öldürdü sorusuna o anne ne der? kime karşı kimin hakkını sorabilir..

Evladının dirisine vermedikleri değeri ölüsüne beklemeli mi o anne..
Muhalefet burdada askeri savunur mu?
İktidar muhalefete yükselttiği sesi bu cinayeti işleyenlerede yükseltirmi?

Ya bizler.. hala mutlumuyuz ırkımızla soyumuzla sopumuzla gurur duymaktan.Hala bu ülkede yaşama hakkının sadece ve özgürce Türk çocuklarının mı olduğunu düşünüyoruz..

Evet! Çünkü makarna istedikten sonra televizyonunun karşısında sıcak evinde oturan bizim çocuklarımız..Ama hayatın yükünü 14 yaşında omuzlarına aldıktan sonra,her an evinin önünde terörün adını bile bilmeden parçalanması muhtemel olan O'nların çocukları ...


Ve şimdi Biz "Ne Mutluyuz Türk olmaktan!" değil mi..

NüHa