29 Aralık 2011 Perşembe

Bir Mutluluk Yazısıdır..


Mutluluk...
 o bilmediğimiz kaf dağının yine bilmediğimiz arkasına gizlemiştir kendini
...
Acılar ve hüzünler'in bıraktığı boşlukları tamamlamak için gösterir gülcemalini sonra yine bilinmezlere kaçıp gider
...
Tedirginlik en belirgin özelliğidir
.....
Ve akıllı kimdir diye sorulsa birgün
mutluluğu en az umandır derim...
Çünkü yalnız; ahmakların hergün mutlu olduğuna olan inancıma şahittir yaşadığım dünya

.....
Mutlumusunuz Halâ ? ...
NüHa



21 Aralık 2011 Çarşamba

Mim2



Mim'leri genelde pas geçiyordum,
Pek kişisel bir blog yazmadığımı düşündüğümden..
 bu mim konusu o sebeple strese sokuyor sanki beni..

Sevgili Abheri beni mimlemiş; blogdaşımı es geçmek istemedim..
Ennihayetinde sadece yazıya gönül vermiş kaç bloguz şunun şurasında :)

Yeni yıldan beklentileriniz nedir? miş Mim'in konusu

Yeni yıl diye bir kavramımız olmadıki içini dolduralım diyeceğim..çok arabesk olacak :)

Yeni yıl'dan değil de Rabbimizin ahir ömrümüzde önümüze çıkaracağı tüm zaman dilimlerinde

-Niyeti her daim tazeleme kuvveti
-Masumiyetin insan oğlunun karı olmadığı bilinci
-Zahiri görebilme ve batında kalırken suflileşmeme
-Feraset
-Sabır
-istikrar
-İlim
-irfan
- iç huzuru
Allah'lı bir ömür...Dua niyetine olsun :)

Şimdi adet olduğu üzere benimde birilerini mimlemem gerekiyor..
Cherryblossom
ve
Hayat Güzeldir(Ebr-i Nisan)'a atıyorum topu :)
...







18 Aralık 2011 Pazar

Kadirşinas İtaatsizlik*


Hayat çizgisinde her köşe başında ya büyüyorsun ya yeniden öğrenmek için yürümeyi..düşüyor..
İnsan büyüdüğünü sandığında düşmelere karşı en hazırlıklı olduğu zamanı yaşıyorsa
düştüğünde de büyümeye başladığı ilk anı yaşıyor öyleyse..


Ve her köşe başı turnusol kağıdı oluyor..
Ömrün beyaz sayfalarını bulandırmaya çalışanlar bir bir gösteriyor
asıl rengini
....

Unutuyorsun Ey "İnsan"
O kadarına Kadir Değilsin
....
NüHa




*ismet Özel'in kendini tanımladığı iki cümleden biri..(bknz:Waldo Sen Neden Burada Değilsin)

13 Aralık 2011 Salı

YolBaşı..







"Onun hayali gözün içinde daha güzeldir..Aşkının ıstırabı artıp canı azaltsın, bu daha güzeldir..
Bir ehli dil bana ne ince ne güzel bir söz söyledi: 
       Kıvrıla kıvrıla uzayıp giden yol, menzilden daha güzeldir.."

Muhammed İkbal

O konuşurken, bana defterini uzattı..
Bir yandan onu dinliyor bir yandan da bu sözü okuyordum
Son cümle bittikten sonra gözgöze geldik
....
İkimizde aynı şeyi düşünmüştük belli ki...
.....

Modern zamanın tüm boş duvarlarına yazabilseydik bu tek cümleyi
......
'Hakikat...' dedim..
arayıcılarının dilinde hep aynı anlamda farklı cümlelerle tecelli ediyor
......
                                      Çünkü ikimizde onun yol'u bize defalarca anlatışına şahit olmuştuk
Hiçbir vakit menzilden bahsetmemişti..
Ama yol bilgisi
yolun kendisi
ve
yol arkadaşı bir kez olsun dilinden düşmedi..
.....
Belki şimdi yolun tam başındaydık
Ne demişti hakikat ehli
"Evvel Refik Sümmet'tarık.".
Önce yol arkadaşı
sonra yol...
.....
Vesselam.

NüHa

27 Kasım 2011 Pazar

İnS.aN

"Herkes=kendisi+tüm insanlık'tır..."*

Biz birbirimiziz Ey insan...
sen yoksan benim hikayem eksik
ben yoksam senin keşfin tamamlanmamış

Bir tarihim varsa sen varsın diye var
"Kun" emrine muhatap kılındığın için ayetsin gönlüme
Bu resim eksik kalır sen yoksan
Gel ki
Ben'im de gizlenen yüzün kaybolmasın
Gel
ki
Kaderimin okunmayan sayfası kalmasın
"Bir muamma olarak doğduğum bir bilmece olarak öleceğim"*
hakikati böylesine yüzüme çarpıyorken
...
NüHa
*Semra Bilici
**İsmet özel

20 Kasım 2011 Pazar

Şiir ve Dua..



Tanrım
Kağıt yorganlarla örttük üstümüzü
Karanlığın rüzgârından koru bizi
Ellerimiz küçük ve tenhadır
Yalnızlığın yağmurundan ırak tut bizi

Tanrım
Libaslara güvenerek solmayalım
Öykümüz sade olsun bizim
Paçalarından kirlenenlerden eyleme bizi

...............................
 
Tanrım
Bugünlerde bir köşede yığılabiliriz
Bize şiir ver dua ver bize
Hem kağıttan yorganlarla örttük üstümüzü
Ne olur Tanrım
Yalnızlığın yağmurundan ırak tut bizi

Ömer Erdem
 
 
 
 
Şiir ve dua..
Kelimelerin anlamına en yakın olduğu
ve fakat bir o kadarda anlamını kendine tutunan yüreklerin diline tevarüs ettirip
kanatlandırdığı yer..
 
Şiir ve Dua
 insanın kendisine döndüğü yegane sebep...
 
Biraz
şiir ve dua gerek bu yüzden
Hakikatin anlamlılığı
 ve gerçeğin müphemliği
a'rafında sıkışan insana
 
Biraz Şiir ve Dua diliyorum Rabbim
 
En çok bize
En çok ona
En çok bana
.....
NüHa

7 Kasım 2011 Pazartesi

Bayramı Protesto Etmek Niye..



Bayramsa Bayramınız Kutlu olsun" mesajları alıyorum...
Evet !Bayram
ve Kutlu Elhamdülillah
.....

Rabbin haram etmediğini kendine haram edenler Tahrim Suresiyle hiç hasbihal etmezler mi...
Bugün Bayram..
Yersiz umutsuzluklar ve ajiteler yerine bir nebze umud etme ve şuur günü..
Cennetin provası olan bayramları idrak etmek duası ile..

Hayırlı Bayramlar..

NüHa


4 Kasım 2011 Cuma

Bir Umuttu Yaşatan İnsanı...





Bazen, çok tanıdık ve bildik bir şarkıyı hiç ummadığınız bir yerde, bir anda veya ummadığınız birinden duyduğunuzda şarkı anlam bakımından statü atlar sanki..
eve gelir gelmez açmak ve defalarca dinlemek istersiniz.. :)

Bugün anlattıklarını daha önce hiç anlatmamıştı Bulutsuzluk Özlemi "sözlerimi geri alamam" ile
..

Bayram hediyesi olsun öyleyse..

NüHa


"Hiçbir kere hayat bayram olmadı ya da
her nefes alışımız bayramdı..."




23 Ekim 2011 Pazar

Son-Bahar..

Sonsuz Ol...






"kendimi de koysam ayağımın altına
yine de yetişemiyorum ey aşk,
omzunun hizasına. "
(İ.Tenekeci)

21 Ekim 2011 Cuma

Henry Sen Neden Buradasın*



Dünden beri "facebook,twitter ve türevleri.." gibi adına sosyal paylaşım alanları dediğimiz sanal ortamlardan gerçek ortamlarımıza kadar herkesin ağzından dökülen"şehitler,vatan,millet,askerlik" kavramlarıyla kurulmuş cümlelerimizdi...

Ne sağ ne sol.. her kesimden ve gruptan insanın içine düştüğü, medyanın belirlediği ölçülerde kendine üzüntü ayarı çekme, sadece o günkü gündeme angaje olma durumunu bir türlü içine sindiremeyen, bunun herhangi bir çözümünede katkıda bulunamayan ancak tabloyu uzaktan rahatsız olarak izleyenlerden biriyim.. 
Bugün 26 şehit için duygusallıkla dolu hamasi söylemlerle ayağa kalkanlar dün aynı hassasiyeti(!) Filistin için, Somali için göstermiş ve bir kaç haftalık süren bir gündem oluşturmadan sonra unutup gitmişti..
Oysa ne ilkti bu yaşananlar ne de son..

Samimiyetimiz mi azaldı yoksa samimiyetin rant sağlamadığına olan inancımız mı arttı diye düşünürken..gündemin belirlediği yerde olmayanlara, "Henry Sen Neden Buradasın" diye soranlar olacaktır elbet...

Bu git-gelli düşüncelerin arasında Fatma Barbarosoğlu'nun bugün kaleme aldığı yazısı sadra şifa niteliğinde "Waldo Sen Neden Burada değilsin"* diye soruyordu..

Herkes Olması gereken Yerde mi?...
NüHa
                                                       
*Soru gibi gözüken cümleler İsmet Özel Kütüphanesinden..

7 Ekim 2011 Cuma

Rahmet..

.........


Mekanın cennet olsun Tenzile anne..
Annelik mefhumunun böylesine düşürüldüğü bir zamanda
sen kadınların yiğidi olmalısın ki
gidişin 'anneliğinle' anıldı..

4 Ekim 2011 Salı

Ey Sareban..



Anladık ki hayat acıları, sancıları ve savaşlarıyla hayat
gerisi acılardan arta kalan durgun zamanlar...oysa gönlümüz esas olana dönükken huzurda..
Artıklar yerini asıllara bırakmaya gebe yaşar..
mutluluklardan devşirilmiş hayatların yakamıza yakışmayacağını çoktan kabul etmişiz...
Bundandır bu telaşsız toparlanmalarımız...

Şair bir kere gelmiş bulundu!!** bizse bir kere sormuş bulunduk...
Ne o dönebildi..ne biz dönmeye güç yetirebileceğiz..
Bu dertten ölürsek bilin ki bahtiyar olacağız..

Hakikat basit...ama derin..

NüHa

*Çalan Müzik=Mohsen Namjoo(ey sareban)
**Gelmiş bulundum(bknz.edip cansever şiiri)


19 Eylül 2011 Pazartesi

Seni Görmek Günahla İlişiksiz Olmalı...

".......................................................

sevgilim bundan böyle günah falan yok
sen yoksun ben yokum onlar hele hiç yoklar
beni annem merhamete doğru doğurdu
Ali’yi gözlerine bakarak yenemezsin
çünkü Ali Zülfikar’ı düşmanın hep nefsine
hep nefsine doğru savurur ve saplardı
Hüseyn’e ağlamayan ağlamayı ne bilsin
keder büyür yokuş birden aşağıya dikleşir
merhamete dair ne varsa silikleşir
bir kervan çöle girer çöl birden derinleşir
ey gözümü göz yapanın dostu damadı
çok günah işledim belki seni göremem
seni görmek günahla ilişiksiz olmalı
ben Hüseyn’in başına kurban olurum
şahit kalır Zeynel olur güzel kardeşim
sonra senin alnın gider bin secdeyle kırılır
susuz kalan bir aslan fesheder bir ormanı
eli hançer tutan kendine sırt aranır
arkeolojik bir kuşkum bile yok;
dünyanın ilk gözyaşı Kerbela’ya akmıştır
Hüseyn’e ağlamayan henüz ağlamamıştır



Ali oğlu Hüseyn’in başını okşuyorken…
Ali güzel başını okşuyorken Hüseyn’in…
dedesi mütebessim öyle uzaktan…
Fatma’nne yaralı bir anne ceylan
Hasan tutmuş sıkıca kardeşinin elini

sevgilim… benimle birlikte ağlar mısın?   "
Alper Gencer

 
 
Bir süredir Nehcul Belağa* ile hemhaldim
farkındalığımın muhasebesini tutamadan
Nihayete vardırmak üzereydim ki bu yolculuğu,
Alper Gencer abi şiirinin namlusunu havaya kaldırdı
ve bana "şiirin aklın açtığı yaraları tamir"** edebileceğini bir kez daha öğretti..
Öyleyse;
 
 Sevgili...birlikte ağlayalım
Nüha
 
 
*Nehcul Belağa:İmam Ali'nin Hutbeleri
**:Bir Eduardo Galeano sözüydü(yanlış hatırlamıyorsam )

7 Eylül 2011 Çarşamba

Meğer..



"Adını sen Koy " filmiyle kolajlanmış bir Nev şarkısı..
Benim Nev dinlediğimi
ve bu filmi izlediğimde mideme ağrılar girdiğini..
 Kim biliyordu ki :)


"....Meğer ne çok şey varmış
Sana bir türlü söyleyemediğim
Meğer ne çok şey varmış
Bir kez olsun duymak istediğim
Meğer ne çok şey varmış
Hala kuytularımda, seni nazlanır şu gönlüm
Mecalsiz itiraflarla
Kimbilir kaç defa yakalanır kendime
Kaybolurum dehlizlerimde kimseler duymaz .."

Nev

22 Ağustos 2011 Pazartesi

Tahrik...





.............

Şaşılacak bir dünyada yaşamaktı; öğrendik
şimdi külçeler yüklüyüz şaşılacak bir biçimde
külçeler yüklüyüz ve çıkmak istiyoruz yokuşu
Sokaklar gittikçe katı bizim adımlarımıza
peşimizde bütün bahçeleri boşaltan ter kokusu
yankımız soyunup sevap rahatlığı alınan yataklarda
yürek elbet acıyor esvap değiştirirken
bizden artık akması beklenilen kan da katı
kovulduk ölümün geniş resimlerinden.
Efsanelerden kovulduk
kan ve demir kelimeleri söyleyince
elbiseler içindeyiz, şehrin içinde
önümüz iliklenmiş, ayakkaplarımız bağlı
kimsenin uykusunun fesleğen koktuğu yok
altıkırkbeşte vapur ve sancı geç saatlerde
eski savaşçılar vesair geçmiyor bulutlardan

.....................

Biliniyor
bizim mahsustan yaşadığımız
biliniyor
şarkıların sırası bizde
biliniyor
hayat bizden razıdır
biliniyor
otların sarardığı yerlerde güneş
kurşunun değdiği tende heves kalmıştır.


İsmet Özel



Şairin dediği gibi belkide..


Uykularımızdan fesleğen kokularının çekilmesiyle başladı herşey..


Şehri giyinmeyi öğrendik ilkin ve temizyüzlü(!) çocuklar yetiştirmeyi..


sonra varolmayı ben'liğimize değil ötekinin yokluğuna atfettik


suni öfkelerimizin hedefine "modern" dedik ...bitiremedik..





Film vizyona girmeden


Niçin? demeyi becerebilseydik...


Akla ziyan İzmlerin hangi 'boşluğumuzun' yerine göz koyduğunu bilirdik..





NüHa
Şairin ardı sıra..

18 Ağustos 2011 Perşembe

Onların söze karnı tok..


Hepimiz ne yapacağımızı biliyoruz artık

Öyleyse sadece yapalım..



5 Ağustos 2011 Cuma

Milat..










"Sahi kinane acılarımızın miladı ne zamandı!

İsa'dan önce mi.. ?"


Her milat yeni acılar büyüttü Afife..



Müzik:Yasmin Levy/ven kerida

28 Temmuz 2011 Perşembe

...Fe-firru İlallah











Beni varlık aleminde duyulur kılan sözlerimin, içime doğru çekilişini izlerken


ruhumu saran bu benzi soluk hüzünden ne kalır geriye..

İnsanlığı değilse de kalbimi boğacak sessizliklerimden

kelimelerine sığınıyorum Allah'ım..


NüHa

15 Temmuz 2011 Cuma

Nereden Bilsinler..













Bana ney'i ver ve şarkı söyle

Şarkı doğru,dürüst bir sevgidir çünkü

Ve ney'in iniltisi daha kalıcıdır,

Hem güzelden,hem hoş şeyden.


Eğer bir aşık görürsen tutkun,

Ve sevgiyle açlığını ve susuzluğunu gideren,

İnsanlar derler ki: Deli bu;

Ne bekliyorlar acaba sevgiden,

Ve ne umuyor da sabrediyor?

Şu kadının sevgisi uğruna mı kan ağlıyor,

Beğenilecek bir yanı bile yokken?

Sen de ki: Sürüdür bunu söyleyenler,


Ve doğmadan ölenlerdir onlar.
Nereden bilsinler yaşatan sevginin özünü,
Hiç yaşamamışlar ki!



Halil Cibran(kafileler)




Ve sen

....

Ey sevgili

Sen olmasan

ben nereden

bilirdim

...




resmin içindekini duymak için tık tık..

(Bab'aziz filminin en tanıdık sahnelerinden biri.)

28 Haziran 2011 Salı

..Ne Diyorduk Afife

Gittiğin gün yazamadığım hicretin,döndüğün gün kutlu olsun Afife..
Sen dönüş yolunu çıkmazlarla ören bir hikayenin kahramanıyken, sana söylenecek tüm sözlerim anlamın kuytusuna asılı kalacaktır..


Niçin'lerini toplayıp gittiğin günden beridir ardından bakmak düştü payımıza..


Sen yalnızlığın, sen muhacirliğin, sen çilenin tozuna toprağına bulanıp, kahrın çoğunu içerinde rıza kelepçesiyle tutarken biz onu yalnızca duyan, gören ve bilendik Afife..Sense sabır gergefinde dokuyordun onları hayatına..


Şimdi bir hikayesi olan sensin..bizimse sözlerimizde yaşantımız kadar eksik sana doğru konuşurken ..



Kendinden memnun olamadın sen Afife..rahatsızlığı şiar edinmiştin nicedir gönlüne.. emin diyarlara demir atmak yüreğini içten içe burkan bir çırpınışa dönüştü sende.. sana göre değildi bu müphem duruş yakışmıyordu üzerine..ruhunun tüm kölelerine "fekku ragabe" diye haykırdığında, sarp yokuşa gözünü dikende sendin..



Biliyordun ki hakikat seni acıtıyordu ve hakikati kendine eğmeyi değil hakikate eğilmeyi seçtin..



Gittin..çünkü hicret imkanların üretildiği yerdi..

Peki imkan ne idi?


Şimdi Kapında kendi mümkünlerini gözden çıkarıp imkansızlıklara yoldaş olmuş hikayeni dinlemek için bekliyoruz Afife..Bu tenakuz hikayenin kahramanı sen ve bu kanatları kırık kelimelere tutunan,

insanlık zincirinde kendi halkasını

tamamlamak için kapıların önünde bekleyen eller
bizim..



Bir mümkünü varmı artık Afife

Niçin'lerini

unutan bize hakikate

yakın cevaplar

bulmanın bir mümkünü varmı..



Yoksa bitmeyen bir daireye asılı mı kalacak bu hikaye..



Bekliyoruz
Güneşin doğduğu yerde bekliyor Afife

...
NüHa

10 Haziran 2011 Cuma

Aşk için..











Çünkü Schandel'in deyişiyle: "Aşk uğruna, sadece hayatları gözleri önünde önceden ölmüş olanlar Ölebilirler"(şeriati)

5 Haziran 2011 Pazar

Bende..

"Artık boğazımda yüreğim gibi düğümlenince,

güç yetirebildiğim bir umudum kalmıyor..
Herşey kırılgan ve sahte...en az ben kadar..

Samimiyetim ve yüreğimin fısıltısı!


En çok sizi özledim.."




Açamayacağınız sözler vardır ya bazen

onu şerh ederseniz kendinizi ele vermişsiniz demektir..

işte öyle......

işte öyle...

"Herşey kırılgan ve sahte..."





*Fotoğraf: Cennetin Çocukları filmi'den 'O' sahne..

1 Haziran 2011 Çarşamba

Dertli Bir Ruh'a Dokununca...

İnsan dünyaya kendi ben'iyle savaşmak için gönderilmişti oysa; "Bizler uyduruktan savaşların adamıyız"(semra bilici)






Anlamak yoruyor..

müsriflikten korkuyorum..

29 Mayıs 2011 Pazar

LeyaLi..














Leyali..

Yalnızlığın hüznü var arzın derin çatlaklarında

kimsesiz bulutlar eser ruhumun ıraklarında

Ey "Füsunkâr" Sevgili! kaldır bakışlarını, bakma ardına

Kılma ruhuna azab,yürek ver umuda Allah aşkına





Leyali...

Uğruna umutsuzluk alemini mutluluklar yurdu yaptığım sevgili..

Ardından gelmeyi haşmet bilip, gölgesine bastığım sevgili..

Firak vaktinden beri vuslatına müptela olduğum sevgili..

Özlüyorum Leyali..Seviyorum Leyali...Hasretim Leyali...




"..."








sanıyorum ki Şiirin gerçek tınısı hikayesinde saklıdır..
yazanın yüreği bilir onu birde o yüreğe dokunan..

Şimdi Kim duyar Füsunkâr'ın sesini

kim anlar umutsuzluğun mutluluk bestesini..

25 Mayıs 2011 Çarşamba

Zor Zamanda 'Okumak'*



Bu kadar İsmet Özel'le başa çıkılırmı ?

Muhtemelen yenik düşeceğim

Ama bazen hakikat bile isteye yenilmeyi göze almaktır :)




Bismillah...

NüHa







*"Zor zamanda konuşmak"ın uyarlanmış hali :)

23 Mayıs 2011 Pazartesi

Bir Hira Ayazından..

















Bugüne dek bize imanın sınırlarında beklememizi öğütlemişlerdi de
bir kere olsun "ey iman edenler iman ediniz" ayetini düşünüp sınırı beklenecek bir imanın nasıl olduğuna dair bir soruyu soramamıştık..

"İman ettim mi ?ben müslümanmıyım ?ben iyimiyim?"deme gereği hissetmemiş, "iman aramaktır" diyenleri duymamıştık...Karşımıza geçenler "ey iyiler topluluğu" diye sesleniyordu, biz iyi.. "Ey müslümanlar" diyordu, biz müslüman olduğumuzu sanıyorduk...Ötekiler diye birileri vardı..İman etmeyen,kötü,ahlak yoksunu..bizse bildiklerimizden ve anladıklarımızdan hep emin, hep mutmain ve ötekilerin üzerinden huzuru yakalamış bir din algısı ile,hakikati aramaya dair işaret olucak tüm sorularımızı,buhranlarımızı, bunalımlarımızı kaybetmiş..susmuştuk..

En kötüsü de "emindik" artık şüphe etmeyi haddi aşmak olarak görüyorduk da hz. Ömer'in münafıklar listesini neden merak ettiğini sormuyorduk...
Eminlik zannımız olmuştu bizi içimizden çökerten,emin olmadığımız onca şey üzerine mış gibi yaparken,dışımıza yaptığımız yatırımda bir taşlık canımız kaldığını göremiyorduk...

Şeriati ;"bütün bildiklerimden şüphe edicek kadar imanımı artır" dediğinde biz çoktan iman etmeyi huzurla eşlemiş..Huzur islamdadır'ı hazla yer değiştirmiştik.. İslam diye öğrendiğimiz şeyin tüm argümanlarını başkalarına okumak için kullanıyorduk artık..Ötekiler duysun istiyorduk.. Ötekiler rahatsız olsun..Meydanlardan dönenlerimiz attığı sloganların sadra şifa olmadığını görüyordu da aynı argümanların bizde neden hayat bulmadığını soramıyordu.."Anladığımızı sandığımız gerçekte anladığımızmıydı?" bir kere olsun kibrin bu yapışkan örtüsünü aralayamıyorduk..Acabalarımızı cümlelerimizden atalı hayli olmuştu..



Artık "İslam" bizde heyecanı yitik ve umudumuzu harlamayan bir işlevsizlikti..Eylemlerimizi kaybettirmişti bu çarpık algı biçimi..Ötekileri suçlarken Aklımızı kutsadık ilk..Anladık dedik söylenenin anladığımız olduğuna inanarak..Vahyi bize inzal olmuş gibi okumak iddiasını güdüyorduk ama vahyi başkalarına okumaktan ayetlerle vurmaktan ne büyük haz duymaya başlamıştık..Benliğimiz susuzluktan ölüyordu oysa..

"Ben şahitlik ederim........." dememizi istesede Rabbimiz "ben" ile başlayan bu cümlenin öznesi olduğumuzu çoktan unutmuş..unutturulmuştuk...Öteki üzerinden kendimizi tanımlamayı istiyorduk böylesi daha kolaydı çünkü daha acısız ,daha zahmetsiz, daha mutlu...ötekinin varlığına hapsedilmiş bir benlikte " özgürlüğü" ağzımıza alacak kadar gafil üstelik..

Ötekine vuruyor..Öteki üzerine oynuyor..Ötekini suçluyorduk..
"Ben iyiyim çünkü kalbim iyiliği seviyor" yerine "ben iyiyim çünkü diğerleri kötü" diyecek kadar düşmüştük..
Artık ötekilerin kötülüğü kadar iyi...Ötekilerin isyanı kadar mümindik..


..............



Ve biri, eline maskeleri paramparça eden o taşı aldı bir gün..
Uykumuzun derininden kırılan can kırıklarımızla irkildik.. dökülüyorduk bir bir..
Maskelerin ardına sakladığımız Ben'imiz işaret ediliyordu çünkü..Yüzleşmek istemiyorduk ama çıplak kalıyordu ruhumuz kırılırken vitrinlerimiz..Bu hikaye senin diyordu..Ötekilerin örtülerine bürüdüğümüz ben'imizin üzerine elini uzatıyordu..aynalarla dolu bir oda da yalnız kalıyorduk..Hakikat, söylediğin tüm o sloganlardan daha yalın ve acımasızdır derken yüzleştiğimiz hayatlarımız bizi ilk kez böylesine rahatsız ediyordu..


Şimdi unuttuğu soruları tekrar hatırlayan,yüreğinin altüstlüğünü ilk kez korkmadan itiraf edebilen..Ötekilerinin kelepçelerini çözmeyi isteyen,aynalarının acımasızlığıyla durmadan yüzleşmek isteyen...Yalnızlığı kalabalıkların arasında yüreğine erdem bilen.. bir avuç yolcu..başımızı ellerimizin arasına alıp dönüyorduk evlerimize..

Giderken yolun çoğunu yürüdüğünü sanan biz..yürüdüğümüzü sandığımız yolun başına dönmeyi istiyorduk ilk kez;
Ve bizim hakikatimiz buradan başlıyordu..İlk kez aynaya doğru dönüp "Ben" kimim..? diyorduk..



Biz rahatsızdık ama "hakikat duyduğunda seni rahatsız ediyorsa yürünecek daha çok yolun vardır" demiyormuydu yola erken çıkan.



Artık

Yürünecek

yolda bir 'ben' vardı..



Mayıs/2011/İznik gölü
NüHa

15 Mayıs 2011 Pazar

Suyun Boğulduğu Yerden*




Güneş batmamakta ısrar ediyor bugün

Sular bulanmış..denizler akıntısına set çekmiş gibi..

Rüzgar eteklerini toplamış şehrimden

Ağaçların dalları ölesiye durgun..yaprakların en yeşiline hazan vurmuş gibi

Çocuklar gökyüzünden uçurtmalarını çekmiş


Simitler susamını dökmüş..
kalemler suya batırılmış gibi..

Yolcular dönüş biletlerini yakmış..Mendillere is bulaşmış

Son trenin ardından sallanan el henüz inmiş gibi..


Güneş batmamakta ısrar ediyor bugün..

Uzaklar ne kadar uzak ..


Biri Mesafelerin payına düşmüş gibi..



NüHa




*E.Cansever=Su şiirinden ilhamla

10 Mayıs 2011 Salı

Yine Geldik..

Selamun aleykummm...


:)


Nerede kalmıştık değil, nereden başlamalı daha doğru sanırım..kaldığımız yeri dahi unutturucak kadar hızlı ve hoyratça bir hayatın içinde salınıyoruz zira..Kimsenin durup düşünmeye,susup dinlemeye ayıracak zamanı kalmamışken bu tarz bir blogda yazmak pek makul gözükmeyebilir ama yazmanın kimseye ayarlı bir iş olduğunu düşünmeyenler ancak buraların kıymetini bilip hak verebilir.


Buhurumavi'yi wordprrss'e aktardığımdan beri mülteci kampında gibi hissediyordum kendimi.


Mekan zincirini kıramayanlardanım* yeşil ölemeyenlerdenim** :) diye içten içe hayıflansamda birçok kişinin oraya angaje olamadığı da bir gerçekti..


Neyse blog,buraları özledim kısacası...buhurumavi 'nin yazı serüvenide,anlamı da başkadır bilirsin..

Başkalaştıranlara minnet ve şükranlarımla :)



NüHa



*bknz.İnsanın dört zindanı
**bknz.Ölümün dört rengi

Dücane'ye Dair..




"Onun kulluğu aramaktır"(A.Tantik)





Böyle diyordu Abdülaziz Hoca Cündioğlu için..Malum olan Dücane gerçeğini güvenilir bir dil olarak ikrar ediyordu.. Okurlarının onun hakkında söyleyebileceği kaç cümle vardır ki içinde aşk,hakikat ve yol geçmemiş olsun.. tümü aramakla bulunan yada aramak için gerekli olanlardır..

Dücane’ye dair yaptığımız okumaların nihayetinde ”çözümlemeye muvafık olduk” demenin hakkı olmadığını bilen bir kimse olarak, o’nun düşünce dünyasının salt bir okuyuş ile kavranılamayacağı gerçeğinin altını çizerek tavsiye edebilirim ancak okumaya niyetli olanlara.. Fakat çözümlemenin de mümkün olduğunu ve sonrasında açılacak o büyük ufku da müjdelerim.. Okumak şöyle dursun Dücane kim? diyecek olanlara ise tek bir sözüm olur ; O’nu tanımasanızda cennete gidersiniz hemde daha kestirmeden Allah’ın izniyle :)

Onu çözmek derdinde olmak “çözdüm” dediğiniz her defasında yaklaştığınız yerden size vuracağı gerçeğini acı acı öğrenmektir.. Bu manada sürekli çözümleyen ve işaret eden bir zihnin karşısında “çözmek” kelimesi eğreti duracaktır. Okumaların başında “çözmek -çözümlemek ” ayrımını yapmış ve yolumuzu bu minval üzere çizdikten sonra işimizin kolaylaştığına şahit olmuştuk..

Dücane’nin büyük rahatsızlık duyup şikayet ettiği (ki o daha beter ifadeler kullanıyor ama ben edebe muğayir diye yazamıyorum ) kendine hayranlık boyutunu aşamayıp onca haykıran düşünce dünyasının tellerine dokunmayı dert edinmek bir kenara görmezden gelen, işin söz boyutunda takılı kalmış ve hayatta başucu yapılmayacak kitaplarını başucu yapabilecek derin(!) kimselerden -ki bunlar bilhassa hemcinslerimiz- olmamak ve gerçek manada bir okuma yapmak gayretindeydik ilk günden beri hamdolsun..

Okumanın,tecrübe ve düşünce ile birleşince ancak insanda sindirilmiş bir bakış açısı halini alabilir olduğuna bu okumalar esnasında çok kez şahit olduk ve ‘Düşünce düşlen’meli dedik.. Bir düşüncenin düşünü kurmanın lezzetinde bilmenin haz dünyamızın nasılda bir parçası olduğunu belki iyi belki kötü anladık ve kabullendik..

Dücane’ye dair okunanlar bir tarafa payımıza en çok had bilmek kaldı desem, abartmanın ve mütevaziliğin,bu sözü söylemekte hiçbir payı olmadığını da açık yüreklilikle itiraf edebilirim..

Bu kadarı bile kâfi idi ki diğer nasibimize düşenler değeri biçilmez bir lütuf oldu..

Çizdiği dairelerin arasında dolanmak ve dairemizde onu bir halka kılmak şuur halinde delilik istemekti…yaşatana Hamdolsun..



Son olarak; Dücane desin ki…

“Oysa eve dönmedikten sonra yola çıkmanın ne anlamı var?”


Yola çıkmak için yoldan çıkanlara selam ile..



NüHa