21 Aralık 2012 Cuma

Meriç.



Yeni evlenen bloggerların bloglarını bu kadar boş bırakmalarını tuhaf ve anlamsız bulurdum ben sevgili okuyucu,
vazgeçtim geri aldım sustum.

İşler bazen istediğimiz gibi gitmeyebiliyor ya hani
işte o zamanlar içimde bir huzur bir güven bir farkındalık uyanmasındaki tezatı çözemediğim çok oldu.
Hayatın bu zıtlığında anlam bulmak insanın öte bir dünyaya aidiyetinin nişanesi midir?kimbilir..

Cemil Meriç.
Henüz bu canhıraş okuma serüveninde soluk soluğa söyleyecek bir sözüm yok ona dair.
Çok yorucu olduğu çok zorlandığım vazgeçmeyi düşündüğüm başaramadığımı hissettiğimi
 anlatıyordur hal-i pürmelalim.

Üst bir dili okurken duyduğunuz yenilmişlik ve geç kalmışlık hissi bir üst dile geçene kadar sürüyor buna alıştım diyemiyorum ama en azından farkedebildim.(!) Nereye kadar dayanacağım konusunda bir tahminim yok,belkide kaçıyorumdur.İnsan durmak ve yeniden başlamak istiyorya, başa sarmak istiyor hani zamanı
öyle birşeylerle meşgulüm bu aralar.

Çok mu karışık oldu bilmiyorum lakin
zihnim gibi olduğu aşikâr.


Not: Orhan Gencebay'ın klasiklerini seslendiren şu albümü yeni yeni dinliyorum
Niye sevdim ki bu kadar anlamadım halbuki arabesk çıkınca eşime radyoyu değiştirten ben değilmiydim :)


NüHa





25 Kasım 2012 Pazar

Şehrin Işıkları Benim Neyim Olur.




Gereksiz bir hızla birlikte an'ın kıymetini yok eden günlerin biteceğine olan inancım gün gittikçe kırılıyor.
Şehirde müslüman olmak demişti Dücane Cündioğlu,'zordur hatta takvalı olmak mümkün değildir.Bu yüzden ahlaklı kalmaya çalışın'
Bugünlerde şehirde müslüman olmak ve şehirlilik üzerine düşünüyorum
yada birtakım zanlarda bulunuyorum diyebilirim.

Hayatlarımızın estetiğini ve
 biricikliğini yok etmişiz kendi ellerimizle.Dinlediklerimiz duyduklarımız düzeyinde,
baktıklarımızsa gödüklerimiz.
Onlar onlar onlar..
Bir başkasından ödünç aldığımız sözlerimiz ve yaşamak'larımız sürüleştirmiş
 bizi,
ailelerimizi
 çocuklarımızı
geçlerimizi.
Bizi bizde münhasır kılacak tek bir cümle etmeye mecalimiz kalmamış gibi ciddiyetsiziz.

Şehirlilik dedimse toparlanın gidelim demeyeceğim
nasıl ki durdurun dünyayı diyemiyorsam.
Bilakis kalmak istediğimi ve kalmam gerektiğini söylemek istiyordum nicedir.
Buradan bu evlerden,bu devasa yapılardan, bu inciten betonlardan yani ki şehir olmayı gerektiren hiçbir unsurdan
kaçamayacağımız gerçeğiyle yüzleşemedik henüz.Bir başka dünyanın hayaliyle yaşıyoruz oysa burası bizim başladığımız yer ve buradan devam etmeliyiz.Şehrin ışıklarının gözümüzü en çok aldığı yerden en karanlık sokaklarına kadar varlığımızı itiraf etme vakti gelmedimi.
 Allah burada da bizim tek sahibimiz ve din asıl burada işimize yaramalı değilmiydi.
Şeriati demiyormuydu ki "bu dünyada işimize yaramayan din vallahi öbür dünyada hiçbir işimize yaramayacak"

"Evlatlarınızı yaşadığınız çağa yetiştirin diyen Hz.Ali değilmiydi.
Biz bu şehrin ışıklarının çocuklarıydık oysa gözlerimizi neden kaçırıyoruz şimdi.
Nereye kaçmak istiyor bu "şehri yakmalı"diyenler.

Hamaset dolu sözler etmekten sığınırım Rabbime,
yakındığım hiçbirşeyin suçlusunu aramıyorum
aramak derdine düşmedim.
Derdim bir "ben" taşıyan ruhuma hakikatine dön demekten ziyadesi değil, olmamalı.
Başka bir dünya yok diyorum
eğer bir ses yükselecekse
 buradan yükselmeli.
Biz şehirde kalalım
Gazze İstanbul'dan daha çok şehir olsun
filistin daha çok ülke.
Başa dönelim ve dinin ne işimize yaradığını düşünelim
Yoksa bu'köyümüze dönelim'den
Gazzeye varamayacağız
Şam bizim olmayacak
Bağdat yakınımıza düşmeyecek
..

NüHa



Fotoğraf;eski kafa(bknz;vikipedia)


31 Ekim 2012 Çarşamba

Uzun Hikaye'dir.



Kalemle yazmayı öğretene hamd ile.

Ne yazık ki Şeriati kadar yazmamak üzerine içten cümlelerim yok
ama özledim kelimesinin samimiyetine sığınarak söylüyorum ki
insan özlüyor devrik bile olsa iki cümleyi ard arda getirmeyi.

Haksızlık etmemek adına evlilik gibi "uzun bir hikayeye" henüz girizgah yapmış olduğum hatrıma geldi.
ne çok cümle biriktirmiştim oysa bunları bir kenara not etmiyor oluşum  gerçekten yazmadığım
manasına mı geliyordur ? kimbilir "bir artı birin iki bile etmedeği" felsefenin bu soruya vereceği cevap malumum değil
ne yazık :)

Bir koşu gidemeyenler için;"Uzun hikaye" tüm bu çok bilinmeyenli dünyada 'hayat bizim neyimiz olur'u gösterdi sanki
Mustafa Kutlu'nun o yalın hikayelerinden birini izliyor olmak insana tuhaf bir tad veriyor.
Bir başkasının hikayesine böylesine yalın bir dille dokunmak ancak Kutlu'nun kalemine yakışıyor
bunu bilenler bilir lakin
osman sınavın kamerasından gözükenlerde es geçilecek gibi değildi
..

Tekrar selam
tekrar dua ile

NüHa



7 Eylül 2012 Cuma

Yol'dan..



Bir yolun bittiği yerde diğeri başlıyor gerçeğini hayat çoktan öğretmiş olsada
tecrübe ettiğimiz her anın tekliği bize Rabbin Ehad oluşu gibi hakikatli.
Hani ömür dedikleri yürüdüğün yollardan ibaret deseler üstüne söz etmezdik
ama birde
seçtiğimiz her yolun kaderimiz olduğunu öğrendik
Bilmek yetmiyordu tek başına kaderi okumanın ağır sorumluluğunu yüklenmeliydi
...
insan yalnızken yoruluyor
yükünü emanet edeceği emn bir yol arkadaşı olsun istiyor
...
Şimdi yola çıkma vakti demeyeceğim
 uzun oldu yola çıkalı
Şimdi düşmekten ve yorulmaktan daha az korkmalı
daha çok inanmalı yolun güzelliğine
daha çok yürümeli
...

NüHa


"Rabbimiz, ikimizi sana teslim olmuş (müslümanlar) kıl ve soyumuzdan da sana teslim olmuş (müslüman) bir ümmet (kıl) . Bize ibadet yöntemlerini (yer veya ilkelerini) göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin."(bakara 128)


Not: Buhurumavi bu yolun neresinde bilemiyorum lakin bildiğim birşey varki burayı şahit tutmamak ve paylaşmamak olmazdı.Duanızı eksik etmeyin sevgili blogcular :)

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Gölgeler


..

Yüzüne çarpan yalnızlığın değil acziyetindir bayan
Sen ağlamaktan değil, içinde boğulduğun hasedinle öleceksin
oysa ben hasmın olmayacağım hiçbir vakit
duacın olacağım..
hınçla bakan gözlerin için yardım dileceğim,
yoksa öleceksin.
Gururdan bir anıt olacak yüreğin,
kimsenin önünde el açmadığı mezar taşları gibi
sessiz bir ibretle geçip gideceğim.
NüHa





24 Ağustos 2012 Cuma

Mim'dir.




Blogumun sevdiğim naif ve şahsına münhasır takipçilerinden 'neşvünema' beni mimlemişti geçenlerde,ancak fırsat bulabildim mimi yanıtlamaya.Kendisinin kalemi derin ve bir o kadarda sade olduğu için yazılarını okumakta güçlük çekmiyorum bu vesileyle de söylemiş olayım :).Rabbim kalemine ve yüreğine güç versin dedikten sonra mime geçebilirim.


Çaresi bulunmayan bir hastalığa yakalandınız ve bunun sonucunda yaklaşık 1 yıllık ömrünüzün kaldığını öğrendiniz. Kalan 1 yılınızda ne yapardınız ?

Bu tip sorulara sekinetle cevap veremiyorum,hiç öyle büyüklerimin ellerinden küçüklerimin gözlerinden öpecek durumda olmazdım sanırım..Bu benim hayatım için büyük bir kriz ve kaos olurdu.Samimi olmak gerekirse kestiremiyorum bu sorunun cevabını. 

Fobileriniz , takıntılarınız var mı ? Varsa neler ?

Hiç yok :)(!)

Bir sabah kalktınız ve dünyada hiç bir insan olmadığını öğrendiniz, ne yapardınız ?

Oh ne güzel..kafamı dinlerdim.Nasıl olsa çıkıp gelirler, onlar yokken gitmek istediğim her yere giderdim.

Dünyayı dolaşmak isteseniz hangi ülkeden başlardınız ? Neden ?
Güzel bir soru,insan özünü merak ediyor..Önce Arap yarımadası sonrasında Ortadoğu'dan Endülüs'e (ispanya) ya uzanan bir yol haritam olurdu.
İtiraf edin prens/prenses e dönüşür diye kaç kurbağa öptünüz ?
bu sorudaki ironiyi anlamadım :) ! hayırlısı..

En son yaşadığınız küçük düşürücü , unutamadığınız olay ?
Hergün gazete okurken küçük düştüğümü hissediyorum.
Unutmuyorum mesela "meleğin" nasıl öldü(rül)ğünü, arakanın nasıl zulümle inlediğini ve nicesini..  nefsim unutturacak binlerce şey sunsada vicdanımda kirlenmeyen biryerlerin varlığını hissediyorum.

Asla yanınızdan ayırmadığınız 3 şey ?

Bu cevap "telefon cüzdan anahtar" üçlüsünden oluşur genelde lakin özelde, zaman zaman unutulsa da ayırmak istemediğim üç şey  mendil,su ve kitaptır.

Hayatınızın bir kitap/ film olmasını isteseydiniz hangi kitap/film olmasını isterdiniz ?

İstemezdim.Her insanın biricikliğine inanmış bir kimse olarak yine her insanın hikayesininde biricik olduğunu inanırım.Hiçbir kitap ve film benim hayatım olamadığı gibi kimsenin hayatıda olamaz.Bu arada bir kimsenin hayatını anlatan filmleri hep eksik bulurum,kitaplar müstesna.

En yakın arkadaşınızın bir uzaylı olduğunu ve sizi ilk denek olarak kendi gezegenine götüreceğini öğrendiniz, ne yapardınız ?

Bu mim i hazırlayan arkadaş fazla hayal dünyasında yaşıyor sanırım.
Tebliğ için ilginç bir mekan :) olabilir derim.

İsviçreli bilim adamları görünmezlik hapını buldu ve siz bu hapı kullanan ilk kişisiniz. Hapı kullandıktan sonra yapıcağınız ilk şey nedir?

İşte bu çok travmatik bir durum olurdu.Herkesi tanıdığım gibi bilmek isterim.Sui zan yapmak istemem ama muhtemelen gittiğim çoğu kişiden hüsranla döner dünyanın en güvensiz insanı olup çıkardım.(kimsenin ben yokkenki halinden emn olamıyorum.Kimse bana emn diyarı olamamış) :(
Bilim adamları insalık adına daha faydalı şeylerle uğraşmalı :)!



Adettendir bende;
Ünsüzdüşünür ve seyhan'ı mimliyorum.


20 Ağustos 2012 Pazartesi

Hayırlı bayramlar diyecektim


Bereket, rahmet,mağfiret
Yine yağar mı üstümüze..
Ramazanın bırakıp gidişi bizi mahzun etmesin diye mi gelir bayram.
Rabbin lütfundan sual olmaz bilirim lakin; "Rabbim biraz daha bağışla beni.." diyorya şair
Rabbim biraz daha
biraz daha
...

Şüphesiz hayırlıdır bayramlar
Hayrından nasiplendir Ya Rabbi

Amin.

NüHa






10 Ağustos 2012 Cuma

Eyvah.

Aslında güzel şeyler yazacaktım, 
şöyle denizi dalgalı,rüzgarı bol olan
akşamında güneşin batışını gören,boğazında köprüsü olan

gel gör ki ne kalem varıyor ne heves kalıyor
 bir yanda akşam yemeğinden sonra zindelik yürüyüşüne çıkan elitler
bir yanda "adalet" için yola düşmüş insan yüreklilere saldıran, yüreği 'insansızlar'*


vazgeçtim.
 ikili dünya kalbimi yordu yine





4 Ağustos 2012 Cumartesi

Takılıp Kalmalar





"Ne acı; insan gelecekten bahseder, geleceği kurgular, gelecek için çırpınır. Oysa insan geçmişinden ibarettir.
Ne dilin kadar
Ne dinin kadar
Ne de hayalin kadarsın.
Yapıp ettiklerin kadarsın işte." diyordu Zeki Bulduk

Anılarla demlendiğim bir akşamda 'geçmiş' dedim,
Geçmiş deyince kimin aklına dost kelimesi düşmez?
Onlar ki geçmişin en büyük izlerini gözlerinde taşır
bir gülümseyişlerinde yılların hatrı saklıdır
aradan geçen zaman herşeyi değiştirsede
yılların dokunamadığı an'ların onlar 'üstüne sinmişliği'* vardır

Şu akıp giden zaman içinde,
bize bahşettiğin o an'lardan ve o dostlardan umutlar devşirmeye muhtacız
Ya Rab.
Bizi geçmişimizle yargılama bize geçmeyeni öğret
Amin.

NüHa


*Bir turgut Uyar dizesinin dile pelesenk oluşudur.
**Tablo van gogh/shoes(bana geçmişi en güzel bu resim anlattı)

30 Temmuz 2012 Pazartesi

Hadid*


.

" İman edenlerin Allah’ı anma ve O’ndan inen Kur’an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan bir çoğu yoldan çıkmış kimselerdir."(hadid/16)

Hocam der ki; eğer bir ayeti ilk kez okuyormuş gibi oluyorsan ve sarsıyorsa
  o ayet sana o an inzal olmuştur(inmiştir).
...
Mukabelelere laf atmayacağım tamam
 ama Kur'an ayında bütün bir Kur'anı yüzünden okuyup içinden tek bir surenin ismine bile dokunamamak da neyin nesi.
Cami hocaları müfessir değil anlıyoruz ama hiç değilse yüzünden okuduğu surenin mahiyetinden bahsetmesi için müfessir olmasına da lüzum yok.
Bu surenin içeriğide şundan şundan bahsetmekte dese,
bir sure ismi çalınmış olsa uykusu gelen yorgun cemaatin kulağına,
bir merak uyansa

...

Hadid suresi'nin 16. ve 20. ayetlerini
her okuyuşta bir kez daha okuma isteği?
bugünlerde sadrıma şifa gibi..

...

Son olarak
ikimizde gitmeyi istiyoruz
eğer birşeyi ikimizde istiyorsak durum oldukça ciddidir
:)

Hayırlı iftarlar
möhterem cemaat

NüHa


(*hadid=zahmet ediniz bknz; Kur'an)





19 Temmuz 2012 Perşembe

Ramazan


Kimileri senin adına sultanlık yakıştırmanın kendisine sağlayacağı rantı düşünüyorken
 kimileri de senin için methiyeler düzmenin bir gereklilik arz ettiği sanısında.
ama sen öyle mahcup ve durusun ki
yetiyor iki kelime seni hoşlamaya

iyiki geldin
 yemediğimiz bir kendimiz kalmıştı

NüHa


Fotoğraf;Mimar Sinan'ın alınteri Süleymaniye.

11 Temmuz 2012 Çarşamba

Srebrenitsa.






(11 Haziran 1995)
Bugün günlerden Srebrenitsa.

“...Düşmanlarımız sadece tek bir ırk tanıyorlar; kendi ırkları, tek bir din tanıyorlar; kendi dinleri, tek bir siyasi parti tanıyorlar; kendi partileri. Kendilerinden olmayan ne varsa onlar açısından yok edilmeye mahkumdur...” Aliya İzzetbegoviç


17 yıl
ne birleşmiş milletlerin alçakça tavrını unutturmaya yeter
ne de katil sırp ordusunun soysuzluğunu unutturmaya.

Selamların ve duaların en güzeli geçiyor gönlümden
 Bilge kral Aliya'ya ve onun yiğit halkına

NüHa


2 Temmuz 2012 Pazartesi

"Davlumbaz"




Evet, davlumbaz diye bir alet var bu aralar hayatımızda.Boyunun 60 cm mi 90 cm mi olmasına karar veremediğimiz.Mutfak tezgahı var, dolabı var masası var ,parkesi var rengi var su geçireni var geçirmeyeni var.. huhh :)

Ve sayamadığım daha nice evlenmeyi zor kılacak, zaruri olandan,fuzuli olana bi yığın iş dizili kapıda.

Eğer bir resim çizecek olsak özellikle bu dönemde 'hayatın gerçekleri ve hakikatleri' arasında büyük zigzaglardan oluşan bir grafiğimiz olurdu sanıyorum ki.Bir kaç ay öncesine kadar meşgul olduğunuz kitaplar, sohbetler ve o başkasına söylerken dile kolay gelen beylik laflar ne yazık ki çözümlemeye yetmiyor bu süreci.Hani biz iyiydik dünyayı sevmezdik ? diye kalıveriyorsunuz.
"Evlenene dek herkes iyi müslümandır(!) oysa asıl hayat evlilik sonrasıdır" diyen ve kitabın ortasından değil, hayatın can damarının attığı yerden konuşan sevgili hocama bizi böyle güzel bir zihinsel altyapıyla bu sürece hazırladığı için dualar etsem yeter mi ki.Yaşadığı her an'a anlam arayanlara ne mutlu..

Olan biteni hayra yormak ve hayra ulaşmayı umuyorum.
'Hayat ancak senin yorumladığın kadardır' demeyi beklemiyordum kendimden
artık hergün tekrara düşüyorum
:)


Ah dünya..









19 Haziran 2012 Salı

Ali Şeriati'yi Anarken



(1933-iran/19 haziran 1977 İngiltere)

Haziran ölümlerinin anlamlılığı garip bir tevafukmudur?
Ali Şeriati'nin anılmaya değil anlaşılmaya değer sözleri arasında benimkiler fazlalık etsin istemem lakin onu tanıdığım ilk günden beri bende hiç eskimeyen ve durağanlaşmayan sözlerin sahibi olarak yer bulduğunu belirtmek isterim.

Bugün Şeriati'nin ölüm yıldönümüymüş..Sabah tvnet'te İhsan Eliaçık'tan öğrendim
Bu vesileyle Şeriati'yi okumaya henüz başlamamış olanlara tavsiye babında Ömer Noyan'ın "Ali Şeriati ile Söyleşmek" kitabını önerebilirim.Şuna inanıyorum ki kaliteli eserler okunduğu yerde kalmaz ve okurunun kitaplığını çoğaltır.Yeni bir kapıdır kendinden sonrasına.Bu kitaptan sonra da Şeriati'ye yakınlaşmak için epey yolunuz olduğunu farkedeceksinizdir.

Çünkü Şeriati hiçbir vakit tek bir cümleye sığdırılacak bir ömür yaşamadı.
Onu tanımlayan her cümlenin tam aksi bir cümleyle de karşılaşabilirsiniz.

O bir sufi değildi ama sufiliğin derinine indi
O bir devrimci değildi ama bir devrimin arkasına adı yazıldı
O bir sosyologdu ama "benim derdim kimsesizlik derdi" dedi.
...

Onun "Fatıma Fatımadır" deyişi gibi
bizde 
 Şeriati,Şeriati'ydi diyebiliyoruz ancak.

Allah'tan rahmet ve mağfiret diliyorum üstad'a.

NüHa

"Ey çölün sadık okuyucusu,ey dost! Ey bilgili düşman,bu şıkşıkiyeyi kendi şıkşıkıyen gibi dinleme, gör!Okuma,bul!Ne diyeceğini düşünmeden önce, benim ne dediğimi düşün!"(ali şeriati ile söyleşmek/s.9)










17 Haziran 2012 Pazar

Ada'ya Selam Olsun





Dücane(cündioğlu)Hoca'dan öğrendik.

"Her geceyi Kadir
Her gördüğümüzü hızır" olarak bilmenin
şuurlu bir ömür demek olduğunu.


Kendine göre az bize göre çok şey bıraktı geride ada'ya çekilirken Cündioğlu
 gitmeden yetiştiğimiz için şükrolsun.
bir rivayete göre 50 koli kitapla gitmiş
"gerçek eserlerimi daha veremedim" demişti
belki bu gidiş onlar içindir..


Andırana hamd
anılana selam ile
Nüha


8 Haziran 2012 Cuma

Hira... Tutunamayanlar..Yorgunluk..





Yoğun bir haftanın sıcak ve yorgun cuma akşamından sevgilerle...


Bu aralar Turgut Uyar'ın "Çok Üşümek"ini "Çok Yorulmak"a mı? uyarlasam diyorum :)

"Çok yorulduk hep yorulduk yorulmaktı bütün yaşadığımız
Yoruldu ellerimiz aşkımız sonsuz uzun sakallarımız"

Böylesi içime sinmesede benden haber vermiş olur hiç değilse.
Bloga yazamamak, yazmaktan daha zahmetli ve stresli bir şey.
Tıpkı başlanıp da bitirilememiş kitapların, hiç başlanmamış kitaplardan daha korkutucu olması gibi..


Konu şu ki;
Geçen akşam Kafa Dengi'nde Oğuz Atay'ın "Tutunamayanlar" romanı üzerinden "gerçek tutunamayanlar" konuşuldu.. birçok isim verildi izleyenler tarafından, herkes kendince bir tutunamayan tanıyordu elbet.. ancak Selahattin Yusuf birçoğunu onaylamadı.Onun tutunamayanlar'a dair yaptığı tanımlama şuydu; "Bir kader olarak yoksul ve yalnız olanlar değil bilakis kendi kader okuyuşunu yoksulluğa ve yalnızlığa  çevirenler...bile isteye bunu seçenler.. Cihangir de bir apartman dairesinin en üst katında tek başınalığı seçmiş olanlar..Aşiyanda yalnız yürüyenler.." tam olarak cümle bu olmasada bu kabilden bir cümleyle izah etti.
Bunun üzerinden düşündüğümüzde Müslümanların cemaat anlayışına ters bir o kadarda yakın bir tutunamamak gibiydi bu..Tek başına kalmak ve inziva hali hiç kınanmamıştı bugüne dek.
Bu konuyu müslümanlara uyarlamak gibi bir derdim yok ancak müslüman oluşumun bir gereği olarak ayağımın sağlam bastığı yerden okumalıyım olayları.

Bu tutunanamak da birşeylere başkaldırıydı elbet bir derdin varoluşunun deliliydi.Umursanmamaktan öte bir yerde dibine kadar umursanacak birşeylerin oluşuydu.

Zihnime onlarca isim birden düştü program boyunca
Ali Şeriati ilk aklıma gelenlerden oldu..O da gerçek bir tutunamayandı orası kesin
daha gerilere gidince zihnim yine Hira'ya ve peygambeliğin ilk günlerine gitti.

Bu eksiklik insanı merak deryasına salıyor sanki
Halâ Hira üzerine birşeyler yazılmadı ve okumadık.
Oysa ilk ışık oradan yükseldi.
 biz tutunmayı öğrendik.

NüHa



"Bir kalır uzun duvarlar ve onların dipleri
Bir kalır yılgın adamların hep ‘Evet’ dedikleri"(turgut Uyar)





31 Mayıs 2012 Perşembe

Bazen böyle..





"Ne zaman içime biraz fazla baksam yükseklik korkum depreşir"
Murathan Mungan





11 Mayıs 2012 Cuma

Platon





Kendisinden tavsiye isteğinde bulunulan Platon demiş ki;

"Kimseye kendinizi sevdirmeye kalkmayın!Yapılması gereken tek şey, sadece kendinizi sevilmeye bırakmaktır.Önemli olan;hayatta "en çok şey" e sahip olmak değil, "en az şey"e ihtiyaç duymaktır.."

Rıza ve teslimiyet..
Sahip olmak değil sadece olmak
İnsan olmak
sevilmeye değer olmak..




Alıntı: D.Cündioğlu(hz.İnsan)
Fotoğraf:Bab'aziz'den bir kare..

8 Mayıs 2012 Salı

Yaşamak Umrumdadır..*




Yokuş aşağı giden bir bisiklette yüzüne ılık çarpan rüzgar
Uzak diyarlara ait henüz dinlenmiş bir müzik
Kahvenin ocakta çıkan ilk kokusu
Uçan bir balonu izlerken nereye gittiğini düşünmek
Uçurtmaların dokunduğu gökyüzünü hayal etmek
ve deniz ve mavi ve su
......

Kimi zaman
 içimizde bu dünyaya ait olmayan ne çok şey gizli diyorum
hikmetin duvağı açılmamış bilgisi kimdedir?

NüHa



*İsmet özel(bknz.Yaşamak Umrumdadır şiiri)

1 Mayıs 2012 Salı

Sevda Türküsü..





Eski günleri yad ettim..
Sevda dolu inançlarımızı
Kuşandığımız umudu
ve devirmeye hevesler beslediğimiz duvarları...

Bu sizin için olsun Nisam ve Tubam ..
(yoldaş sadece onlarda olacak değilya.)
NüHa

27 Nisan 2012 Cuma

Cuma.






"Birşey gelse bize gülerek gelse
Eğilsek içine susamış gibi,
Bütün perdelerin çekildikleri ülke
Gökten üstümüze karla karışık yağan
Cumalar cumartesiler bir de perşembe.."
İbrahim Tenekeci
(ışıklandırma çalışmaları)


hayırlıdır cuma
talip olursan sen hayra..



22 Nisan 2012 Pazar

....

Yokluğun duvarlarda dahi çoğaldığı bir andayım
yalnızlığın değil yalnızlığının yorgunluğu

Midye kabuklarının içinde duymak istediğim o deniz sesi gibi
olduğuna inandığım her yerdesin
bir sözde bir izde bir seste
...
Kimin gücü yetebilir artık
bendeki varlığına dokunmaya
ben böyle çoğaltıyorken seni
kim azaltabilir
.....

Kimsenin bilmediği, kimsenin gidemeyeceği
içimdeki o Beyrut'tasın
varılmayacaksın
....


NüHa



19 Nisan 2012 Perşembe

İsmet Özel'le 4 saat...


Lafı uzatmayacağım
laf diyorum çünkü bu minval üzere yazacaklarım yaşadıklarım karşısında "laf"tan öteye gitmeyecektir
....

Salı günü İstiklal Marşı Derneğinde Üstad İsmet Özel'in davetine icabet ettik..
 20 küsur kitap yolculuğu bizi büyük Şairin kapısında soluklandırdı.

Bu göründüğü kadar kolay ve yolların düz olduğu bir yolculuk olmadı elbette..
"Henry Sen Neden Buradasın'dan","Waldo Sen Neden Burada Değilsin"e bir yokuşu tırmanırken...." Faydasız Yazılardan", "Taşları Yemek Yasak"a... tökezledik..
" Zor Zamanda Konuşmak'tan", "Tahrir Vazifelerine" yeniden yürümeyi öğrenmek düştü payımıza..
"Cuma Mektupları'nda" ise İsmet Özel'in somuta adım atabilmek için döktüğü ter'in şahitleriydik artık..
Hepsi "o iş senin bildiğin gibi değil" diyordu
baş ağrılarıyla biten derslerden canımızı yakan anlamlara vardığımızda O iş hiçbir zaman bizim işimize gelen bir sonuca varmıyor ve bir kez daha mağlub oluyorduk hakikat karşısında...
..

Etrafımızdan aldığımız tepkiler...Üstad hakkında aktarılan havadisler...
hepsi onunla görüşeceğimiz an'ı anlamlı kılmaya yetiyordu
Bizim Şahit olacağımız İsmet Özel nasıl olacaktı?
Beklentisiz bir bekleyişle bekledik..

....

İçeri girdiğinde 68 yaşında biri için oldukça dinç ve hızlıydı..
Yüzündeki çizgilerin belirginleştiği yerler sürekli tebessüm ettiğinin en büyük şahitleriydi..
artık bizde şahidiz..

Konuşmaya nasıl başlar bir şair yada bir düşünce adamı...
İsmet Özel'se o kimse, bu sorunun cevabı hep muammadır
Çünkü İsmet Özel Nihavend bir şarkıyla da başlayabilir söze :)
şiirlerini en iyi okuyan şair olduğunu biliyorduk ama şarkı söyleyebilen en iyi şair olduğunu da öğrendik
....

Samimiyet, saygı, hürmet,hayret,şaşkınlık,ellerimizle yaptığımız ikramlar,diyabet baklava,bol  tebessüm'le ve unutulmayacak an'larla dolu 4 saat..
....
Derdi olanın derdini dinleyebilmek ve anlamak büyük bir lütuftur bilene..
Üstad'ın Gıyabında yaptığımız duaları ,bizatihi kendisine ederek nihayete yaklaşmak..
bu bize yetti
....
Minnetimi dile getirmek oldukça güç
Çünkü O ve Onlar olmasaydı ne bu blog ne de kalem benim için bu kadar anlamlı olmayacaktı
...
Rabbim İstikamet ve güç versin
yüreğine
kelimelerine
emeğine
...


NüHa


15 Nisan 2012 Pazar

Yavaşla..




Yağmurun altında neden koşar adım yürürüz hep
daha az ıslanma garantisi mi vardır böyle yürümenin
...
Bugün bende hızlı adımlarla yağmurdan kaçmaya çalışırken(?)
 yaptığımın ne anlama geldiğini düşündüm
hız bazı zamanlar(!) işe yaramıyordu belliki
...

belki herkesin kaçırdığı anlarda senin yakalayacağın birşeyler vardır
dedi hayat..
...

NüHa




"Temiz ve aziz olanın peşinden koşmak
nedendir bilmem insanı çok yoruyor..."(İ.Tenekeci)

10 Nisan 2012 Salı

"Bir Kuşmusun ki....*



Hiç tanımadığı birine de güvenmeli insan diyorum
yeryüzünde ahlak kalıntılarını yeniden bulmak için yapmalı bunu
iğneyle kuyu kazmak diyordu eskiler..
demek insanın kadim arayışı her devirde sürüyor
....
Kaybettiğin neydi hatırla?
dedi hayat..
NüHa


....Ürkmek için bahane arıyorsun"*


*İbrahim Tenekeci(güzellik uykusu'ndan)

6 Nisan 2012 Cuma

Cumamız Hayrolsun Diyecektim...



Bahar gelmiş..Bugün Cumaymış..Havalar dışarıda sıcakmış..
Ben başkalarından öğrendim...
 Sisteme ne kadar söversen söv..bir parçası olduğun gerçeğini aklından çıkarma dedi bugün hayat...
NüHa


"Yaşına hürmeten senin ey dünya..demedim birşey yaptıklarına(i.tenekeci)"

 

31 Mart 2012 Cumartesi

Kıyamadım Bilmeye...




Bir ölüm kalmış özü sözü bir
buna kırılmak denir..
(kırgın'dan)

geçerken dünyanın bir kenarından
Bişey gördüm de
Çok güzeldi, kıyamadım bilmeye...
(yetim'den)

Ne kötü bulamamak
yaşayacak birşey
(çalışan kesim'den)

Çıkmazdım hiç aşkın sözünden
şehre gelmeden...
(yerleşik hayat'tan)

Ağır misafir gibiydik gençken
Dünyaya bakınca dalgalandı içimiz
Şimdi böyle değil; suratsız günler..
Ne olacak halimiz
(dönüş hazırlığı'ndan)

Bir yerden geliyoruz;
Üzülmekten....
(neşide kadın'dan)

Sadece birini okudum ama
Dört kitapta yeri var;insan ölümlü.

Ey Ölüm lafını unutma
(üç saniye koridoru'ndan)
İbrahim Tenekeci

Bakmayın böyle bilirkişi gibi seçtiğime
anlamadan da sevmektir şiir, öğrendim..
Şairin dediği gibi "kıyamadım bilmeye"
Çünkü bilseydim, benim olurdu artık.. benim izin verdiğim kadarını anlatabilirdi bana.. susardı.. sustururdu onu aklım..
Oysa öylemidir bilgisine dokunamadığımız şiir..binbir yankıyla girer gönle..Her açtığında duvağını başka bir dizinde ağlatır seni..
İnsan bildiklerine değil bilmediklerine de şükretse diyorum..
Yoksa masumiyetin varlığına nasıl inanabilirdik..




Bu aralar İsmet Özel molalarımı İbrahim Tenekeci şiirleriyle dolduruyorum
yakın zamanda aramıza teşrif etmesini ve bize niçin "İsmet Özel olmak için yola çıktığını"ve sonra nasıl İbrahim Tenekeci olduğunu anlatmasını diliyorum..

NüHa

19 Mart 2012 Pazartesi

11 Mart 2012 :)


Takip edenlerimiz bilir
Nisam'ın nam-ı diğer Yeritimli karanfilin bebeği dünyaya geldi geçtiğimiz hafta..
Onun artık "anne" oluşu, yeryüzünde Rabbimizin kadınlara verdiği bu en özel
duyguları tecrübe ediyor oluşu bambaşka anlamlar açtı gönlüme..
"Nereden nereye"diye bir nostalji yapmak gerekseydi gözyaşlarımızı yegane tutamadığımız bir an olurdu bu güzel haber.. :)

Burada şahsi yaşantılarımızdan ne kadar bahsetmesekte, mekanik bir şekilde yaşamıyoruz elbette..
Bloga yazı yazmak haricinde hayata dokunmaktan,tozuna toprağına bulanmaktan her daim nasibdarız.. :)

Her insan kendi tarihini bilmek zorundadır diyordu İsmet Özel..
Bizler doğduğumuz zaman diliminden bağımsız düşünemiyor ve yaşayamıyoruz çünkü..
Ne yazık ki "ben doğarken dünyada neler olup bitiyordu ve yeryüzüne nasıl bir zamanda geldim"
konusunda bir fikrimiz olmadan yaşayıp gidenlerden olduğumuz vakit,
anlamsız ve amaçsız bir neslin de temellerini atmış olduk..

Bu su götürmez gerçeklik böylesine yüzümüze çarpıyorken,
Bir gün kendi tarihini öğrenmek istediğinde bir çocuk gittiği ilk adreslerden kendine yön bulsun istedim..

NüHa teyzesinden bir iz de burada olsun istedim.. :)
Hoşgeldin Nisamın minik yavsuru ..
Sen geldiğinde biz,işte tam buradan bakıyorduk hayata...

NüHa

13 Mart 2012 Salı

Keşmekeş

İçimize gömülerek yaşamayı öğreniyoruz hergün yakalanması mümkün olmayan tiktaklar arasında
Kimsenin bilmediği cümlelerimizle "kim ise" ye dönüştürüp benliğimizi
ölmeyi umud ediyoruz
....
yaşamak , ölmeyi seçenek kılacak kadar güçlü değil oysa
....


NüHa

3 Mart 2012 Cumartesi

Düşünce Düşlenir*





Sürekli bir Ayakta Kalışı Kutsayanlara İthaf Olunur...

"....Düşünce ise canı yanar insanın. Yürüyebilmek rutinken, rutini bozulur. Bir uyumsuzluk halidir aynı zamanda düşmek. Rutinden mahrumiyetin adıdır; rutin diye ne varsa hayatta. Hastalık, bir sağlıklı olma rutininin bozulmasıdır mesela. Ve vücudunun farkındalığı için yegane fırsattır. Mahrumiyetler düşme halleriyse hayatta, düşünmek için de fırsatlardır. Düşmeden, ayağımız taşa değmeden düşünmeyeceğizdir. Düşünmek bir tasalanma hali, bir mahrumiyetin giderilmesi çabası ise eğer, mahrumiyetler nimettir. En büyük düşüşümüz (hubut) cennettendir diye iman ediyoruz madem, rutinin orası olduğunu ve dünyada arızî bir hal yaşadığımızı söyleyebiliriz. Düşünerek hayatımızın aslına rûcu etmesine çalışıyoruz bir nevi... "

İzzet Semra Bilici



 
*Dücane Cündioğlu(bknz Düşünce Düşlenir Kitabı)
**Malcolm(Malik el-Şahbaz)u Rahmetle anıyoruz..
Onlar düşmeseydi, düşmeyi dahi öğrenemeyecektik..
 


27 Şubat 2012 Pazartesi

Ben başka türlü teşekkür etmeyi öğrenene kadar..


Öyle yorgun düşüyor ki kelimeler anlaşılmak uğruna
bazen sadece bir tutam şiir diliyorum gönlüme
Yalnız benim anladığım..
Yalnız beni anlayan...
...
Gel de kur şu içimdeki cümleyi diye çağırıyorum onu
...
Sonra yine aynısı oluyor..
bir şair çıkıyor;
"Gözlerim,gözlerim benim
   denizi ilk defa gören bir çocuğun
       birdenbire yaşlanması neyse öyle.."*
diyor
...

Susuyorum
kimse bilmiyor
 içimdeki bir nefes sonsuza uğurlanıyor


NüHa


Not:Kitaplar blogumun gelecek müktesabatını biriktirdiğimi göstermiş bulunuyor. :)
Şimdi uzun uzun onların bana geliş hikayesini anlatmak vardı ama denedim yine olmadı..


*Edip Cansever(bknz.ben Ruhi Bey Nasılım)