26 Ocak 2010 Salı

Kaplumbağa Terbiyecisi..


Osman Hamdi Bey'in başyapıtı olan bu muazzam eser hakkında birçok hikaye duymuştur görenlerimiz,bilenlerimiz.

Görmeyen arkadaşlara ise tanıtmak istedim bu maddi- manevi :) değeri hayli yüksek tabloyu..

Bakıp Bakıp dinginliğe kavuştuğum tablolar vardır
Bazı resimler, bazı müzikler..
Bugün bir parça dinginliğe, kafa sakinliğine ihtiyacım vardı.

Beceremediğim Kaplumbağa terbiyecisi rollerine bürünen yanlarımı uzaklaştırmak istedim kendimden..Ama bu vakurlukla olmuyor kimi zaman

Bugünü hafif sıyrıklarla atlattı yüreğim..


Neyse konumuz Kaplumbağa terbiyecisi idi :)

Osman Hamdi bey Osmanlı'da üst düzey yönetici ve aydın bir kimsedir.Sıradışılığı onun sanata olan iştahıdır..

Bu tablo 1906 ve 1907 yılları arasında iki farklı versiyonunu çizdiği başyapıtıdır.

O günden bugüne tablo hakkında çeşitli yorumlar yapıp,
hikayeler yakıştırmışlarsada hala "Kaplumbağa terbiyecisi" görenlere kendi hikayesini yazdırmaya devam etmektedir..


Ben en çok üstteki versiyonunu beğendim..
Bilmem haddime mi ama.. öyle bir dinginliği verir bana

Hafif öne eğik bir abid
elinde ney'i (ki o bir aşıktır)
Sabır!
Bir kaplumbağa terbiyecisine
en çok gerekendir

..

Maddi değerinden hiç söz etmiyeceğim
ben bir kapitalist değilim :)(ama hediyeye hayır demem :) )
Uçmaya- kaçmaya gerek yok

:)

NüHa

24 Ocak 2010 Pazar

Büyümesin Düşlerimiz..


Söyleyin hangi kuşun kanatları yolundu? Yine hangi ağaçtan döküldü bu yapraklar? *



Parmaklarımızın uyuşukluğuna aldırmadan
hangi üşüme bu kadar özlenir..


'Beyaz bir sükut'diyorya şair
O gün ki kadar
temiz bir düşü andırıyor şehir..
Şehrin beyaza kesen saçlarına dolanan
ellerimiz
tir tir titremelerden sonra sıcacık evler..
Rabbin Lütfuna şükür



Bin türlü beyaz hayal kuruyoruz..
'gelinliğini sandıktan çıkarır gibi bu kış istanbul '
Eski günler de özlenir?



Beyaz..
Yine gel;
Yeterki büyümesin
düşlerimiz
..

NüHa


Fotoğrafı gördükçe gülüyorum kendime :)
Bu bir hastalıkmıdır..adını yazmalısın karlar üzerine..

*Cahit Sıtkı Tarancı

20 Ocak 2010 Çarşamba

"Sevgili okuyucu,Bilmelisin ki ben herhangi bir ayraç değilim.."


Bu zenci çocuklarım kitabımın arasında ne zamandır bana eşlik ediyor :)
Her açısımda onlar karşılıyor beni,bazen kum kokulu bir günde çatlamış dudağımı ısırtsalarda;
Onlar, sadık dostum ayraçlarımın anlamıdır..

Ayraçlar ne ifade eder?düşündükmü hiç..Çok küçük ayrıntılar olarak gördüğümüz şu kitabın arasına sıkıştırdığımız kağıt parçaları hani..

Sadakatine ,güvenilirliğine,bir kitabı her açtığında "işte burdasın" sesine şahit olmuşluğumuz çokturda,bir kıymet biçmişliğimiz olmamıştır onlara..

Biliyorum çoğumuz düşünmedik bunları ama düşünen birileri çıktı ve
artık vefa borcumuzu ödüyor ve ödetiyor o güzelim 'ayraçlara' :)

!!!

Bende ayraçların "Şşşt artık biz konuşuyoruz" dercesine bana seslenenleriyle tanışmadan önce hiç önemsemezdim onları.


Sürekli kitap aldığım yayınevinin kitapların yanına iliştirdiği bu ayraçlarımı artık o kadar önemsiyorum ki bugünlerde neredeyse sırf ayraç almak için gideceğim kitapçıya :)

Neden mi?Çünkü artık "alıntılardefteri ayraçlarının" müdavimi oldum da..
:))
Alıntılar defteri, hakettiği anlamı hak sahibine verince ortaya tadından yenmeyip yanında yatılan üstteki gibi ayraçlar çıktı.Her birinde ayrı ses tonu her birinde ayrı beste..


Bu güzel fikrin sahibi güzel insanların güzelliklerini artırsın Rabb..


Üstteki ayracımın sesini,sözünü merak edenlere!
"kaçan bir gol kadar üzülmedik değilmi
ölürken çocuklar o güzel Afrika'da.."
(İbrahim Tenekeci)

NüHa

Ayrıntılı bilgi için bakabilirsiniz (uzun uzun :) ) "http://www.alintilardefteri.net/ "

18 Ocak 2010 Pazartesi

Bilgiden geriye bilinç kalmıyorsa..

"ben insana Racine'yi ya da theokritus'u bilince kültürlü olur demiyorum.Bence kültürlü insan dünyadaki durumunu anlamasına yarayan bilgiyi ve yolları edinmiş olan insandır"
diyor
sarte..



..Bu sadece batı dünyasında değil,geçmişinde islâm'ı yaşamış bugünkü müslümanların ülkesinde de böyle.. Theokritus'la racine'in adını yan yana getirip üç cümleyi de arkasına döktürüverenlere aman ne bilgili insan diyoruz.Ya da ezberlediği üç ayet-i kerime ile iki hadis-i şerifi Arapçasından okuyan biri karşımıza çıktı mı büyük bir alimle karşılaştık sanıyoruz.

Şimdi düşünüyorum da Acaba Hazreti Ebu bekir'e(r.a) ellidört farzı bir say da bakalım denseydi bu soru karşısındaki tavrı ne olurdu?Bilinen bütün farzları,vacipleri,sünnetleri yerine getirdiğinden kimsenin kuşku duymadığı Hz.Ebu Bekir...



Müslümanca düşünme üzerine denemeler/Rasim ÖZDENÖREN


Üstadın yeri ayrıdır bende ennihayetinde O bir işaret çocuğudur.. Onunda Zarifoğlu ile birlikte kanı deli akmıştır Maraş'ta..O'da bir umudun dirilme vesilesidir...(ki ben hayal etmişimdir hep onlar'lı bir evi..)
Bu satırların sahibi kadar bir oda dolusu istesek..
Bilirim sana çok değil ama benim haddimi aşarmı Allah'ım..


NüHa

15 Ocak 2010 Cuma

Al Sana Üç Kelime Dostum..

Dünya'ya Dair
Bir otel odası kadar bana aitsin
Bİr mağara gibi hiç kimseye,
Herkese bir deniz gibi
Biliyorum sadece bir emanetsin..
***
Bir şarkı gibisin dünya
Çoğu zaman hüzün makamında
Çoşkulu bazanda.
Kimi zaman bir öğle vakti
Sıkıntılı ve sabit...
Erdem Beyazıt
........
Erdem beyazıt:"Bana bir kelime verin size bir şiir yazayım"
Rasim Özdenören:"al sana üç kelime 'mağara, otel ,dünya' "
........
Zor olmuştur abi
sen ilham gelmezse olmaz dersin aslında
kelimelerin ilhamına amin mi dedin şimdi..
NüHa
Fotoğraf:Ara Güler(1955 rıhtımda ayrılık)
Diyalog: Erdem Beyazıt'ın anlatımı..

13 Ocak 2010 Çarşamba

Leonard Cohen..



Leonard Cohen'le dinleniyorum sık sık..


Cohen şarkıcıdan çok bir yazar, bir şairdir..bu durum daha anlamlı kılıyor şarkılarını benim için.
Her şarkıda başka bir hikaye'ye yer vardır Cohen'de bir yaşanmışlığın belkide derdin,acının varlığı..



Bunu hep dile getiririz Nisa'm Nurettin Rençber içinde söylemişti yanlış hatırlamıyorsam
"davası olanları dinlemenin tadı ayrıdır" kabilinden..
Nurettin rençber'in Avrupa versiyonudur desem çok atmış olmam herhalde Cohen için :)

İlginç bir hayatı vardır Cohen'in, olmasa idi onu bu denli kalemşör yapmazdı sanırım..
Dini temalardan siyasi mevzulara kadar birçok konuyu işler şarkıları..
"Democracy'de" Amerika'ya sitem ederken," The Old Revolution'da" acını hissediyorum diyecektir ezilenlere..
Özetle Cohen'i dinlemek güzeldir
Ayıklamayı unutmadan..
NüHa

12 Ocak 2010 Salı

EHMEDE XÂNİ


Ahmed-i Hani...

İnsanın eşref mahlukat olduğunun şuurunu kendinde özümsemiş, ömrünü materyalizmin girdabındaki insanı,kan savaş ve kötülükten çekip özgür ve şahsiyetli olmaya çağırmakla geçiren Müslüman alim..


Ahmed-i Hani bugün isimleri anıldığında herkesin üç aşağı beş yukarı fikri olan shakespeare,fuzuli,firdevsi gibi yazarlar,düşünürler kadar kıymetli eserler bırakmıştır Kürt edebiyatına.

İsminin bu kadar az duyulması hatta yalnızca belli bir kesimce tanınması elbette tesadüf değildir..O çokça yakınır halkının birlik ve beraberlik içinde olmayıp başka otoritelerin egemenliğinde ezilmesine.


Birçok dil bilmesinin yanında Kürt olduğu için kürtçe olarak yazmıştır eserlerini.İstemiştir ki Kürt halkının da bir aşk hikayesi olsun.."Mem u zinn" gibi bir hikayeyi miras bırakmıştır kan ve savaşın dilinden anlamayan herkese..Çünkü aşkın olduğu yerde savaşa düşen lal olmaktır..


Ahmed-i Hani(Ehmede Xâni) 'yi 21.yüzyılda da anlıyor olmak hala mümkünken,savaşı çözümün tek yolu olduğunu savunanları anlamamak ne acıdır..


Rahman Rahmet eylesin
Yol açanlara, yola çıkanlara ,yolcu olmayı dert edinenlere..


NüHa


"ki: ey şıhbete eşke mın rewane" ("ey benim gözyaşlarım gibi dökülen nehir)

"be sebr u sıkuni,aşıqane" (ey aşıklar gibi sabırsı ve sukunetsi nehir)

"be sebr u qerar u be sıkuni"(sabırsız kararsız ve sükunetsizsin)

"yan şıbhete mın tu ji cinuni?"(yoksa sen de benim gibi deli misin?)

(mem u zinn)

11 Ocak 2010 Pazartesi

Yuvarlanan dünya..


"Yoğun" kelimesiyle karşılık bulamayan günler geçiriyordum şu iki haftadır,yoğunluklar mühim değil de plana dahil olmak mı zor geliyor ne :)

....
-Saat gelmiş..
-Neredeymişler bu akşam..

-Hoş geldiniiiiz..

-Otobüs yokmu başka? kaç saat oldu..

-Cumaya yetişmez..
.....

Hafta sonum ise bambaşka bir tad bıraktı
Gül gibi insanların arasında gül kokularından bir buhur alarak geçtim..Bin şükür..
Umudum dirildi!İman kokusu ne de güzeldir..
Rahman olan Allah yüreği yanık olanların dualarına katsın bizi..

AMİN.


8 Ocak 2010 Cuma

İs it you own and original neo-laisizm?


"Ey İbn-i Haldun senin söylediklerin tutmadı,ve teorilerini ortaya atarken büyük bir hata yaptın! Çünkü senin zannettiğin gibi,tarih tekerrür etmiyor!Koca Osmanlı'nın torunu,Hanım sadrazam,"reiset'ul-vüzera" sizin bir zamanlardaki besleme'lerinizin torunlarına gitmiş,ekmek dileniyor.Sizler ekmek dilenirmiydiniz? Hele hele,Ehl-i Salip karşısında diz çöküp,"bize ekmek vermezseniz,hepimiz laikliği terk edip,köktendinci olma tehlikesiyle karşı karşıya kalırız!" diyerek,kendi dininizden utanıp,onu şikayet edermiydiniz? O muhteşem köktendinciliğiniz,yani dine samimi bağlılığınız ne zamandan beri anlam değiştirip,laisizme kalboldu?

Kaldı ki laikliği dahi ağzınıza burnunuza bulaştırdınız.Daha tarifini bile yapmaktan aciz olduğunuz bu batıl din'e neden bu kadar yapışıp duruyorsunuz ki? Hem mekteplerde çocuklarınıza laillik dersleri verirken "laiklik din ile devlet işlerinin ayrı olduğu;yani dinin devlete,devletin dine karışmadığı bir sistem" olarak tanıtıyorsunuz ardından din dersi kitaplarını laik olan hükümet memurlarına yazdırıyorsunuz.Böyle laiklik olurmu?

Yoksa,is it your own and original neo-laisizm?(
Bu sizin kendinize özgü,orjinal Yeni laikliğiniz mi?)

Osmanlı'nın torunu laik Müslüman(!) liberal demokrat,hanım sadrazam Amerika'ya gitmiş dileniyor öylemi?
Söyle bakalım koca ibn-i haldun,bu ne biçim tekerrür olmaz olamaz..!

(Prof.Roger Arnaldez)

Nehirlerin dili/İ.Süreyya SIRMA”

5 Ocak 2010 Salı

05.01.1900'lü yıllar :)


Hani ben doğmasaydım da anlamından birşey kaybetmezdi hayat bilirim.. Sen rahmet edince yok olan birşeye varoluyor Allah'ım Yok olan birşeydim işte bundan bilmem kaç yıl önce
adım dahi yoktu annemin dilinde..
Rahman sendin senin umrundaydım Allah'ım
Rahmet ettin o karlı kış gününde
....
sonra üstüme büyük gelmeye başladı annemin diktiği o kırmızı gömlek sonra kırmızı pabuçlarım ve ilk bisikletim..
....
İlk olmazlarım,ilk düşmelerim,ilk yazım ilk kışım....
Hala o kırmızı gömlek kadar bol geliyor hayat üstüme
kaybolmamak için umruna tutunsamda birilerinin
Bilirim yinede en çok senin umrundayım Allah'ım
.......
Hiçbirşey ben geldim diye anlamlı olmadı ben gelmeseydim de olacakken bana rahmet ettin
...
Teşekkürler Allah'ım..

2 Ocak 2010 Cumartesi

Batan Bu Köhne Şileb


garson masa iyi manzarayı değiştir
sırası mı mehtabın yıldız yağmurunun
bu gece yalnızım onlar gelmeyecek
sapa bir yerindeyim umutsuzluğumun
hava soğuk olmalı ağaçlar bütün duman
eğer bulabilirsen ölü bir kar getir
beyazlığı kalın bir su gibi uzayan
bu gece yalnızım onlar gelmeyecek
batan bu köhne şilebde ne işleri var
...............
garson masa iyi manzarayı değiştir
büyük şimşek çakmalı gök gürültüsü filan
şöyle dalları kıran şakırtılı bir yağmur
köpek havlamaları bulut karanlığından
zehir bulabilir misin çabucak öldürecek
artık arsenik mi olur siyanür mü olur
hangisi olursa olsun hepsi işime yarar
yoksa bir tabanca bul bir avuç mermi getir
bu gece yalnızım onlar gelmeyecek
batan bu köhne şilebde ne işleri var
Atilla İLHAN
Doya doya okuyorum Atilla İlhan'ı bu aralar çok şey anlatmaya başladı yine
demlenen yanlarımın süzgeci...
Bir gece canım sıkılırsa içimden Atilla ilhanlar geçiyordur mutlaka
Batan köhne şileb'e uğramayanları işaretliyorumdur..
NüHa