27 Temmuz 2009 Pazartesi

Ömer Karaoğlu


Ömer Karaoğlu


Ömer Abi'yi sanırım henüz ilkokul yıllarımda tanıdım

daha doğrusu tanımak zorunda bırakıldım :)

Babam sürekli arabada onun ezgilerini mırıldanır birde direksiyonda ritim tutardı.En çok söylediği ezgisi ise çok iyi hatırlıyorum"Hasret kafesi" adlı ezgisiydi.


Çok sonraları anladım ki babamın sürekli ezgilerini mırıldandığı bu adam yani Ömer abi babamla arkadaş imiş.

Arkadaştan öte Ahmet Sarıoğlı Hocaefendinin talebeleriymiş.

Ailecek görüşürdük.O zamanlar beni pek de alakadar etmezdi

hatta sevmezdim de bu tarzı :) Neydi ki şehit tahtı?

Daha sonra biraz akl-ı selim olmaya başladığım dönemlerde Ömer Abi'nin ezgilerini çok sık dinler oldum.

Dini temalar işliyordu evet ama bunu ilahi formatında insanların dini duygularını sömürerek yapmıyordu.

Doğal ve samimi bulmuştum yaptığı işi.


Lise ve liseden sonra şarkıdan çok Ömer Karaoğlu dinledim :)

Hatta bir dönemim sırf Ömer Karaoğlu,Mustafa Cihat,Eşref Ziya,Umut Mürare dinleyerek geçti diyebilirim. :) Sebebini bilmiyorum belki bir dönemdi o yaşanması gereken..


Ömer Abi'nin tüm ezgilerini severim ama benim için en'lerin listesine giren

tabiki Klasikleşmiş"şehit türküsü" olmakla birlikte;


*Dün gece

*Ölüm var

*Hani bir yanımız

*Ararım

*Adı için yaşamak

*Hasret Kafesi

*Hey dağlarım

*Bir yetim ağlar

*Mekke
*Gökyüzü Depremleri

...


Sık sık kapısını tıklattıklarımdandır.. :)
Şeiht türküsünü dinlemek için tıklayabilirsiniz ..
NüHa


22 Temmuz 2009 Çarşamba

Yıldızlara Tutunda Gel..

Dünya büyük insan,İnsan küçük dünya'dır demişler..
İnsan ki kocaman bir dünyayı içine sığdıran,dünyaki küçücük insanı içinde barındıran.
Bazen içimizdeki gökyüzümüzün o en siyah zamanlarında ; baktıkça karanlıklarımızı aydın eden,elimizdeki mumların sönmeye yüz tuttuğu,bir yudum inşiraha'a muhtaç olduğumuzda kapılarında soluklanacağımız, yıldızlar ararız..
İman etmenin kendisi büyük bir iddia iken bunu ispatlamak ne de ağırdır yüreğe.
Öyle ya her iddia ispat gerektirmektedir hele ki bu iddia iman ise..
İşte böyle zamanlarımızda eteğine tutunduğumuz bir yıldızımız olsun isteriz iman iddiasını ispatlamış,yüreğini ümmete 'ümm'* olmaya adamış,hayatını imanıyla süsleyerek yaşamış şahitler..
Kur'an da Rabbimiz de bize seslenmiyormuydu:“Eğer bilmiyorsanız dini müşküllerinizi ehl–i zikirden sual ediniz.” (Nahl: 43)
Demekki tek başımıza kalkamıyacağımız yükler vardı omuzlarımızda.Bir bilen vardı birde bilmeye talip olan..
Tin suresinde belirtilern start noktasından (esfele safilin*)Rabb'e ulaşmaya giden yolda tökezlenirdi insan tutunmak için yıldızlar gerekliydi,ışığına muhtaç olunan.
Müslümanlığın bugün en çok yoksunluk çektiği şey nedir?diye sorulsaydı şayet Muhakkak,hayatlarını imanlarına şahit tutan,dini sınırlar içine hapsetmemiş bilakis dini yaşam tarzı yapan insanlar derdim..
Sayıları bugün çok az olmakla birlikte,bugün ve geçmişte yaşamış olan imanlarında zirve yapmış şahsiyetleri yakından tanımamız bizim için yemek- içmek kadar elzem olmuştur.
Kaybolmaya yüz tutan kardeşlik şuurunu yakalayıp ,hangi alim benim hangi cemaat senin tartışmalarını bırakarak,büyük İMAN hamlesinin ancak ortak bir paydada buluşulup gerçekleştirebileceğimizi unutmamak ve Yıldızların kıymetini bilmek duası ile...
Ne diyordu üstadlar; "Yıldızlar yerindeyse şayet,pusulaya ne hacet.."
NüHa
*Ümm=anne manasında olup,ümmet ile aynı kökten gelmektedir.
*esfele safilin=bknz.Tin suresi 5.ayet

İşaret Çocukları


İşaret Çocukları..
Cahit Zarifoğlu yakınında bulduğu fikir dostlarına"yedi güzel insan" diyordu.Şiirine koyduğu işaret çocukları tamda onları gösteriyordu.
Onlar bir yerlerde birşeyleri işarete kalkışan cesaretli fakat imkansız çocuklardı.
Gün geçti ,devran döndü şimdi onlar bazılarımıza işaret çocukları oluverdi.
Herkesin bir işaret çocuğu vardır şu hayatın bir yerlerine iliştiriverdiği.Kimi bir döneme işaret olsun diye Nazım'ı seçmiş
Kimi Necip Fazıl'a kulak vermiştir..
Kimi Can Yücel'le dumanlanmış,kimi ismet özelle işaret koymuştur bir döneme.
Kimi şairler de vardır kişiye özel seçilmiş,yalnız ismi duyulunca bir kişiyi işaret eden
aramızda bunun en güzel örneği Nisa'mız sanırım.
Biri Edip Cansever dedimi,bize "he sahi bizim Nisa" diye başlayan cümleler kurdurmuş olur.. :)
Lafı çok uzattım bu bölümü tanıtmaktı amacım.
Burda belkide hayatımıza işaret olucak şairleri'mizden karma şiirler okuyalım istedim.
İşaret olmasalarda arşiv olurlar buda kâfi :)
...

KUTSAL MAVİ ÇOCUK ŞİİRİ

KUTSAL MAVİ ÇOCUK ŞİİRİ

Ellerin çıktı ve göğün ortasına geldi
Tarlada
Bakışı gittikçe yer toprağına
Çakılan
Bu kadar beklerken habersizdi
Ve hatta onlar da habersizdiler

Sular mı anladı
Dağlar mı sezdi
Yoksa birdenbire bir çiçek mi

Bir gün
Herhangi bir an
Ama bir çelik an
Her şey
Ve hepsi başlarını kaldırdılar
Ve hemen ellerinin gölgesi düştü yüzlerine

Karmakarışık belirsiz uzun
Geçti ve geçti gölgesi
Zerdüştün ayaklarından bir kartalın
Cahit ZARİFOĞLU

21 Temmuz 2009 Salı

Çaydanlık :)






Niye Çaydanlık? :)

Gün-dem'imizi oluşturan olay ve konuları (siyaset,spor,sanat,biz..)
çok sık yaptığımız üzre :) 'çaydanlığımızda' kaynatıp bir güzel süzüp tavşan kanı kıvamına da getirdikten sonra bu bölümde paylaşmak istedim.


Karşılıklı oturup gün-dem'lenen çaylarımızı keyifle yudumlayacağımızı umuruyorum çok değerli okuyucularım(!) :)
afiyet olsun.



SULTAN

SULTAN

Seçkin bir kimse değilim
ismimin baş harfleri acz tutuyor
Bağışlamanı dilerim

Sana zorsa bırak yanayım
Kolaysa esirgeme

Hayat bir boş rüyaymış
Geçen ibadetler özürlü
Eski günahlar dipdiri
Seçkin bir kimse değilim
İsmimin baş harflerinde kimliğim
Bağışlanmamı dilerim

Sana zorsa bırak yanayım
Kolaysa esirgeme

Hayat boş geçti
Geri kalan korkulu
Her adımım dolu olsa
İşe yaramaz katında
Biliyorum
Bağışlanmamı diliyorum
Cahit ZARİFOĞLU
Cahit abi'nin en sevdiğim şiirlerindendir.İçindeki o zarif yakarışları hep hoşuma gider..
Sanırım bu şiiri hayatının son dönemlerinde yazmış, şiire başladığı ilk yıllarda daha kapalı bir üslubu benimsemiş şair.
Ölümüne yakın bir zamanda ise keşke Yunus Emre gibi olabilseydim diye şiirinde anlam kapalılığından dem vurmuştur.
Ve şiire yeni başlayanlara anlaşılır olmalarını tavsiye etmiş..

UYARILAN ŞAİR



UYARILAN ŞAİR

Bakımlı parkların görgülü ağaçları
eli yüzü düzgün kibar dalları
Sarı yaprakları günışığını sarınmış bırakmamış
Banklardan her birinde gündüzden kalma bir koku
Bir kedi miyavlar yalnızlık hakkında
elinde bir belgeyle geçer
Yakın denizde bir derinlik kokusu
ve kımıldayan bir ölüm duygusu
Ve deniz
Onun sularda olmayan bir sesle
mendireğin iri kayalarına yalvarışı
Işıklarını takınmış zillerini kapamış son ada vapuru
Haydi ay da sulara kaysın denize yaysın gümüş dantelasını

Bir şair olarak geç karşılarına
Bir de sevgili yavrula kalbinin minicik seslerinden
Yavaş yavaş boğulan
Hafif bir de sarhoşluk özlemiyle kendini
Parktan anladığın dostluğa ver

Bir miktar da elbette ağlamak istersin
Saçın kararmış yakından neşeli insanlar geçmiştir
Haydi toprağa çök de ağla
Ve bre
Başının üstüne uykular çağıran adam

Kendi yamanevinden habersiz dam özleyen adam
Bu şehrin gecesinde bulduğun safiyet şeytandan
Deniz ve vapurlar ay ve ağaçlar ne de kedi
Ne de elin ayakların duydukların gerçek yerlerinden değil
Şimdi geç bunları geç parkları geç
Hepimizin yırtılır gibi olan ağzına bak

Yazdıkların şiir değilse kalsın
Cennetse sevdan çık dışarı
Solgun ışıklar
Sessiz ağaçlar parklarla
O cümbüş gecesini de tak peşine
Yazdığın şiir değilse bırak bunları kalsın...

Cahit ZARİFOĞLU

Cahit abi içine kapanık bir şairdir.Zaten bunu biçok şiirinden ve düz yazısından da anlamak mümkün.Yalnız dolaşan,sıklıkla kendi içindeki ruh hallerini yazan,dış dünyayla pek bağlantılı olmayan bir şair profili çizer.Fakat yinede yakın çevresindekiler onun etrafındaki olayları takip ettiğini ve kimsenin göremediği yönleri çok iyi yakaladığını söyler..

Şairler değişik adamlar vesselam :)