21 Ekim 2011 Cuma

Henry Sen Neden Buradasın*



Dünden beri "facebook,twitter ve türevleri.." gibi adına sosyal paylaşım alanları dediğimiz sanal ortamlardan gerçek ortamlarımıza kadar herkesin ağzından dökülen"şehitler,vatan,millet,askerlik" kavramlarıyla kurulmuş cümlelerimizdi...

Ne sağ ne sol.. her kesimden ve gruptan insanın içine düştüğü, medyanın belirlediği ölçülerde kendine üzüntü ayarı çekme, sadece o günkü gündeme angaje olma durumunu bir türlü içine sindiremeyen, bunun herhangi bir çözümünede katkıda bulunamayan ancak tabloyu uzaktan rahatsız olarak izleyenlerden biriyim.. 
Bugün 26 şehit için duygusallıkla dolu hamasi söylemlerle ayağa kalkanlar dün aynı hassasiyeti(!) Filistin için, Somali için göstermiş ve bir kaç haftalık süren bir gündem oluşturmadan sonra unutup gitmişti..
Oysa ne ilkti bu yaşananlar ne de son..

Samimiyetimiz mi azaldı yoksa samimiyetin rant sağlamadığına olan inancımız mı arttı diye düşünürken..gündemin belirlediği yerde olmayanlara, "Henry Sen Neden Buradasın" diye soranlar olacaktır elbet...

Bu git-gelli düşüncelerin arasında Fatma Barbarosoğlu'nun bugün kaleme aldığı yazısı sadra şifa niteliğinde "Waldo Sen Neden Burada değilsin"* diye soruyordu..

Herkes Olması gereken Yerde mi?...
NüHa
                                                       
*Soru gibi gözüken cümleler İsmet Özel Kütüphanesinden..

5 yorum:

  1. benim yazamadığımı yazmışsın şimdi Fatma Barbarosoğlu'nun yazısını okumaya gidiyorum selametle...

    YanıtlaSil
  2. Bende aynı cümleyi yazarı okurken kurmuştum..
    Selametle hayal..

    YanıtlaSil
  3. delal muğrebi25 Ekim, 2011 16:28

    medyadan bağımsız bir düşünsel süreç biraz fazla ideal kaçıyor. rahatsız olmakla birlikte senin de ifade etmen üzere basın eşliğinde artan ya da azalan sevinç ve öfkelere sahibiz.. gündemi belirleyen şahıs ve oluşumlar istedikleri olayı istedikleri biçimde ve istedikleri süre müddetince zihnimize buyur edip ondan gereken işlevi elde ettiklerinde başka bir olayla aklımızı tekrar dumura uğratıyorlar.medyaya tav olmak gülünç olmakla beraber sinir bozucu.açıkçası belirtmek gerekirse bu artık garipsenecek bir olay olmaktan çıkıp gündelik bir bilgi haline gelmiştir. her kesimden insan artık biliyor ki gündem oynak ve makyajlı bir güç..
    gündemi tekelinde tutan muhafazakar , faşist , laik oluşum vatanperver olmak , milli hezeyanlara düşmek , ütopik fanteziler oluşturmak hususunda taban olarak aynı zihinsel sürecin ürünüdürler..
    vicdanlarından akıllarına ark olan milliytçilik tutkusu vatanperver olarak izah edilebilecek bir durum değildir.. samimiyet öylesine noksan ki böğüren faşist haysiyetsizler ölen askerlerin 14 nün kürt olduklarından habersizdirler eminim..

    tüm bunlara birşey daha eklemek istiyorum.van depreminden sonra aklıma şimşek hızıyla hemen şunlar geldi. aşırı milliyetçi faşist şeref yoksunları diyecekler ki '' oh olsun van'a , vanın halkına .. iyi ki öldüler vatanımızdan yüzlerce kürt eksildi'' hemen ardından bu tarz söylemler haber kanallarından tutun da tüm sosyal paylaşım sitelerine kadar düştü... Şeriatinin deyimiyle ''akılları mideleriyle işkembeleri arasında olan '' beşer yaratıklar yoksun kere yoksunlar insan olmak halinden...

    Ölen askerlerin ailelerine ve van depreminde hayatını kaybeden tüm kardeşlerimize Allahtan rahmet yakınlarına da sabır dilemekten başka gayemiz olmasın mümkünse...zira artık yeter kimse yutmuyor milliperver söylemleri..

    buda benden sana gelsin dostum ''edi bese '' :)

    YanıtlaSil
  4. Van depremi konusunda ucuz bir milliyetçilik anlayışıyla derinliksiz avami yorumları tahminn etmek hiç zor olmasa gerek dostum..

    Buna karşı çıkmak yerine bu algıyı ortadan kaldırıcak ne tür bir anlayış zemini oluşturmalıyız?... bundan sonra aklı selimlerimiz bu konu üzerine düşünmeli ve emeğini buna harcamalı...
    Asıl Kürt açılımı zihinsel bir süreçte gerçekleşmedikçe 7.2 lik bir afet dahi bizim aramızdaki engelleri ortadan kaldırmaya yetmeyecektir..

    Bir "edi bese" de benden o zaman.. :)

    YanıtlaSil
  5. delal muğrebi26 Ekim, 2011 23:47

    deseler ki bu şerden ne hayır kotardın derdim ki ; türkiye insanı hakkındaki niyetim hüsnü zan üzere ivme kazandı.. ağır bir afetten sonra bunca yardım hareketliliği duyarlı halk kitleleri samimiyet dolu tavırlar türkiye üzerinde eminim ki halk bazındaki birçok sorunu önemsiz kıldı.yapılan her yardım her iyi niyet ve acıyı paylaşma söylemi beni daha iyi biri daha sakin ve daha makul biri kılıyor...
    bir musibet bin nasihatten evla meseline tekabul etti amma bu bir döngü bu bir celile-i ayet...
    hayatın bucağında çokta ihtiyaç duymadığımız lakin hep gerçek olan olaylar silsilesi..
    ben o habis algının azda olsa kırıldığı kanaatindeyim.. belki siyasi cephede durum bu kadar hızlı değişmeyip zihinsel süreç hızla evrilmeyecektir ama halk vicdanına kocaman bir ''fark etme'' hissi bıraktı..halkın dönüştürme gücüne olan inancımız hiç yitmedi bence... ben bize rağmen bize inanıyorum... bizden olan her zaman hak ve hakikat değildir şüphesiz ama onlara rağmen bana bize rağmen inanıyorum..
    selam ile dostum..

    YanıtlaSil

Sözün Gücüne inanmayan neden kelime-i şehadet getirir ki?..