19 Haziran 2012 Salı

Ali Şeriati'yi Anarken



(1933-iran/19 haziran 1977 İngiltere)

Haziran ölümlerinin anlamlılığı garip bir tevafukmudur?
Ali Şeriati'nin anılmaya değil anlaşılmaya değer sözleri arasında benimkiler fazlalık etsin istemem lakin onu tanıdığım ilk günden beri bende hiç eskimeyen ve durağanlaşmayan sözlerin sahibi olarak yer bulduğunu belirtmek isterim.

Bugün Şeriati'nin ölüm yıldönümüymüş..Sabah tvnet'te İhsan Eliaçık'tan öğrendim
Bu vesileyle Şeriati'yi okumaya henüz başlamamış olanlara tavsiye babında Ömer Noyan'ın "Ali Şeriati ile Söyleşmek" kitabını önerebilirim.Şuna inanıyorum ki kaliteli eserler okunduğu yerde kalmaz ve okurunun kitaplığını çoğaltır.Yeni bir kapıdır kendinden sonrasına.Bu kitaptan sonra da Şeriati'ye yakınlaşmak için epey yolunuz olduğunu farkedeceksinizdir.

Çünkü Şeriati hiçbir vakit tek bir cümleye sığdırılacak bir ömür yaşamadı.
Onu tanımlayan her cümlenin tam aksi bir cümleyle de karşılaşabilirsiniz.

O bir sufi değildi ama sufiliğin derinine indi
O bir devrimci değildi ama bir devrimin arkasına adı yazıldı
O bir sosyologdu ama "benim derdim kimsesizlik derdi" dedi.
...

Onun "Fatıma Fatımadır" deyişi gibi
bizde 
 Şeriati,Şeriati'ydi diyebiliyoruz ancak.

Allah'tan rahmet ve mağfiret diliyorum üstad'a.

NüHa

"Ey çölün sadık okuyucusu,ey dost! Ey bilgili düşman,bu şıkşıkiyeyi kendi şıkşıkıyen gibi dinleme, gör!Okuma,bul!Ne diyeceğini düşünmeden önce, benim ne dediğimi düşün!"(ali şeriati ile söyleşmek/s.9)










17 Haziran 2012 Pazar

Ada'ya Selam Olsun





Dücane(cündioğlu)Hoca'dan öğrendik.

"Her geceyi Kadir
Her gördüğümüzü hızır" olarak bilmenin
şuurlu bir ömür demek olduğunu.


Kendine göre az bize göre çok şey bıraktı geride ada'ya çekilirken Cündioğlu
 gitmeden yetiştiğimiz için şükrolsun.
bir rivayete göre 50 koli kitapla gitmiş
"gerçek eserlerimi daha veremedim" demişti
belki bu gidiş onlar içindir..


Andırana hamd
anılana selam ile
Nüha


8 Haziran 2012 Cuma

Hira... Tutunamayanlar..Yorgunluk..





Yoğun bir haftanın sıcak ve yorgun cuma akşamından sevgilerle...


Bu aralar Turgut Uyar'ın "Çok Üşümek"ini "Çok Yorulmak"a mı? uyarlasam diyorum :)

"Çok yorulduk hep yorulduk yorulmaktı bütün yaşadığımız
Yoruldu ellerimiz aşkımız sonsuz uzun sakallarımız"

Böylesi içime sinmesede benden haber vermiş olur hiç değilse.
Bloga yazamamak, yazmaktan daha zahmetli ve stresli bir şey.
Tıpkı başlanıp da bitirilememiş kitapların, hiç başlanmamış kitaplardan daha korkutucu olması gibi..


Konu şu ki;
Geçen akşam Kafa Dengi'nde Oğuz Atay'ın "Tutunamayanlar" romanı üzerinden "gerçek tutunamayanlar" konuşuldu.. birçok isim verildi izleyenler tarafından, herkes kendince bir tutunamayan tanıyordu elbet.. ancak Selahattin Yusuf birçoğunu onaylamadı.Onun tutunamayanlar'a dair yaptığı tanımlama şuydu; "Bir kader olarak yoksul ve yalnız olanlar değil bilakis kendi kader okuyuşunu yoksulluğa ve yalnızlığa  çevirenler...bile isteye bunu seçenler.. Cihangir de bir apartman dairesinin en üst katında tek başınalığı seçmiş olanlar..Aşiyanda yalnız yürüyenler.." tam olarak cümle bu olmasada bu kabilden bir cümleyle izah etti.
Bunun üzerinden düşündüğümüzde Müslümanların cemaat anlayışına ters bir o kadarda yakın bir tutunamamak gibiydi bu..Tek başına kalmak ve inziva hali hiç kınanmamıştı bugüne dek.
Bu konuyu müslümanlara uyarlamak gibi bir derdim yok ancak müslüman oluşumun bir gereği olarak ayağımın sağlam bastığı yerden okumalıyım olayları.

Bu tutunanamak da birşeylere başkaldırıydı elbet bir derdin varoluşunun deliliydi.Umursanmamaktan öte bir yerde dibine kadar umursanacak birşeylerin oluşuydu.

Zihnime onlarca isim birden düştü program boyunca
Ali Şeriati ilk aklıma gelenlerden oldu..O da gerçek bir tutunamayandı orası kesin
daha gerilere gidince zihnim yine Hira'ya ve peygambeliğin ilk günlerine gitti.

Bu eksiklik insanı merak deryasına salıyor sanki
Halâ Hira üzerine birşeyler yazılmadı ve okumadık.
Oysa ilk ışık oradan yükseldi.
 biz tutunmayı öğrendik.

NüHa



"Bir kalır uzun duvarlar ve onların dipleri
Bir kalır yılgın adamların hep ‘Evet’ dedikleri"(turgut Uyar)